Beispiele für die Verwendung von "işler" im Türkischen

<>
Tabii ki yasa dışı işler dönüyordu ama bu aynı fikirdeki insanlardan oluşan gerçek bir topluluktu. Я уверен, там происходили и незаконные вещи, но это было настоящее сообщество единомышленников.
Araba enkazları, Divan için basit işler gibidir. Такие аварии - очень простое дело для Суда.
Onunla yeniden bir araya geldiğinden beri beni umursamıyorsun. Beni Londra'da kullandın bana yapılacak gerçek işler verdin. Я тут себя чувствую как на скамейке запасных - в Лондоне ты давал мне настоящую работу!
Ben de yeni komşumuzun bir işler çevirmesinden ötürü endişeleniyorum. А я переживаю, что новые соседи что-то замышляют.
Ee, Millie ile işler nasıl gitti? Итак, как прошли дела с Милли?
Ona dünyayı turlamaya, okul okumaya ve sağlam işler yapmaya yetecek para bırakmış. оставил ей достаточно, что ей теперь нужно разгребать зарабатывая баллы хорошими делами.
Diğer yarısı da etrafta dolanıp uluslararası suikastçilik gibi işler yapıyorlar. А другая половина занимается какой-то безумной хернёй вроде международных убийств.
Evet biliyorum, bayilikte işler pek de iyi gitmiyor ama akşam okulu, bu çok... Я слышала что дела идут не очень в офисе, но ночная школа, это...
Korkarım biri Prens'in yerine geçmeden işler daha da kanlı bir hâl alacak. Боюсь, много крови прольется, прежде чем кто-то займёт место Эрика.
Oldu ya işler o raddeye gelirse sağlam bir birikimin var mı, güvenli bir yerde mi? Если всё пойдет по плохому сценарию, насколько велик твой трастовый фонд, насколько он надёжен?
Hala düğün için bir mekân arıyoruz ama yine de işler ilerliyor. Мы всё ещё ищем место проведения, но работа не стоит.
Fakat bu kısa zamanda çok fazla vakit geçirdik ve muhteşem işler başardık değil mi hayatım? Но мы многое пережили за эти дни и замечательно работали вместе, правда, сладкая?
Ve gönüllüler için geri kalan tüm işler bu tahtada asılı. Все остальные задания для добровольной работы находятся на этой доске.
O kadar sessizce gitmedi tabii ama ondan sonra işler yoluna girdi. Спокойно он не ушел, но после этого все стало гладко.
Böyle habersizce uğradığım için kusuruma bakmayın ama evde işler oldukça tehlikeli bir hâl almaya başladı. Извините, что врываюсь так неожиданно, но обстановка у нас дома принимает опасный оборот.
Ve sonra Alice ile işler karmaşık hâle geldi. Но потом некоторые вещи с Элис стали сложнее.
Onun 1446 yılında ölümünden sonra işler onun takipçileri olan Antonio Manetti, Giovanni da Gaiole ve Salvi d 'Andrea geçti. В 1446 году Брунеллески умер, и его дело продолжили его последователи, Джованни да Джайоле и Сальви д 'Андреа;
Ona yardım etmeye çalıştık, ve onun için kolay işler bulduk. Мы пытались ему помочь, и подыскать ему более легкую работу.
Hepsi eve dönmeyi başarabilirdi, ama sen bir işler çevirdin! Они бы все вернулись домой, но ты что-то сделал!
Ben bir sürü şey söylerim, ama işler değişir. Я говорю много вещей, но эти вещи меняются.
Beispiele für den Wortgebrauch in verschiedenen Kontexten werden ausschließlich zu linguistischen Zwecken bereitgestellt, d. h. um den Wortgebrauch in einer Sprache und Varianten ihrer Übersetzung in eine andere zu untersuchen. Alle Beispiele werden automatisch aus offenen Quellen mit Hilfe einer zweisprachigen Suchtechnologie gesammelt. Wenn Sie einen Rechtschreib-, Zeichensetzungs- oder anderen Fehler im Original oder in der Übersetzung finden, nutzen Sie die Option „Problem melden“ oder schreiben Sie uns.

In diesem Abschnitt können Sie anhand professioneller Übersetzungen sehen, wie einzelne Wörter und Ausdrücke in verschiedenen Kontexten verwendet werden. Kontexte helfen Ihnen, Englisch, Deutsch, Französisch, Spanisch und andere Sprachen zu lernen. Hier finden Sie Beispiele mit Phrasal verbs im Englischen, idiomatischen Ausdrücken und mehrdeutigen Wörtern in einer Vielzahl von Stilen und Themen. Die Beispiele können nach Übersetzung und Themen sortiert werden, und anhand der gefundenen Beispiele kann eine Verfeinerungssuche durchgeführt werden.

Lernen Sie Fremdsprachen und prüfen Sie Verwendung von Wörtern an realen zweisprachigen Beispielen.