Sentence examples of "çift taraflı" in Turkish

<>
Çift taraflı Romulan ajanı değilsin, öyle değil mi evlat? Ты же не двойной агент ромуланцев, а, сынок?
Kürklü aşüfte Rus bir çift taraflı ajandı. Шлюхой в мехе была русский двойной агент.
Delilikten kaçışı olmayan, çift taraflı, korkunç bir hayatınız olduğunu hissettiniz mi? Вы не чувствуете здесь двойной жизни, выход из которой один - сумасшествие?
Çift taraflı ajanlar aşağılıktır. Двойные агенты такие ублюдки.
Bana göre bu, gökyüzünü silahlarla doldurma konusunda dünyayı ayağa kaldıracak cinsten bir çift taraflı fırlatma aracı. Мне кажется, что это пусковая ракета двойного назначения, которая наверняка спровоцирует всемирную лихорадку космических вооружений.
Soluk sesi çift taraflı. Дыхание на двусторонней основе.
Bu gerçekten siyasi bir mesele, Albay, çift taraflı bir onay gerektiriyor. Это на самом деле политический вопрос, Полковник, который потребует двустороннего одобрения.
Çift taraflı morluk var. У нее двойная синюшность.
Çift taraflı çalışır onlar. Работает на обе стороны.
Babası Ordu İstihbarat birimimde idi. Çift taraflı ajandı. Его отец работал двойным агентом в армейской разведке.
Çift taraflı kalemlere bakabilir miyim? Можно мне ещё двухстороннюю ручку?
Bu çift taraflı ayna konusu gerçekten bilmiyordum. Ну не знаю, это двухстороннее зеркало...
Çift taraflı alüminyum firmasını hatırlıyor musun *? Помнишь, когда мы представляли двусторонний алюминий?
Röntgenci gibi geliyor kulağa; uzak bir yerden gözlemliyorlar yakınlaştıran kameralar, çift taraflı aynalar. Он как будто наблюдатель, который следит с расстояния, через объектив или двусторонние зеркала.
Çift taraflı ışın kılıcı mı var? У вас есть двухклинковый световой меч?
Yerel halk hayatta kalabilmek için çift taraflı oynuyor Ajan Gibbs. Агент Гиббс, чтобы выжить местные играют за обе стороны.
ALC'nin içinde çift taraflı bir ajan oldu aynı zamanda da annesini öldüren adamın peşindeydi. Он стал двойным агентом внутри АЛС, параллельно преследуя человека, убившего его мать.
Çökmüş ekonomi ile yüzleşmek zorunda kalan üç işsiz mimar ise şehri terk etmeyi reddediyor ve sıradışı bir yürüyüş turu acentası açmaya karar veriyorlar - Porto, genel durum, iyisi ve kötüsü: Mimari, Tarih, Politika, Şehircilik, Yavaş Gıda ve Söylentiler Sizlere caddeleri, terk edilmiş binaları, meydanları, karanlık arka sokakları, eski pazarları, baharatlı petiscos'ların ucuz "tascas" larını ve hepsinin arkasındaki hikayeleri göstereceğiz ve çok taraflı bakış açılarından mükemmel sohbetler edeceğiz. Три безработных архитектора перед лицом внезапного экономического разрушения отказались покинуть город и решили открыть невероятное агентство прогулочных туров, чтобы показать Порто с обеих сторон, хорошей и плохой: архитектура, история, политика, городская жизнь, кафе и рестораны, легенды... Мы покажем вам аллеи, брошенные здания, площади, небольшие улочки, старые рынки, недорогие забегаловки с острыми португальскими закусками, расскажем истории, связанные с этими местами.
Çekici bir çift olmuşsunuz. Вы очень привлекательная пара.
Bu yüzden tek taraflı iddia edemezsin. Ты не можешь так односторонне утверждать.
Examples of word usage in different contexts are provided solely for linguistic purposes, i.e. to study word usage in a sentence in one language and how they can be translated into another. All samples are automatically collected from a variety of publicly available open sources using bilingual search technologies.
If you find a spelling, punctuation or any other error in the original or translation, use the "Report a problem" option or write to us.

In this section, you can see how words and expressions are used in different contexts using examples of translations made by professionals. The Contexts section will help you learn English, German, Spanish and other languages. Here you can find examples with phrasal verbs and idioms in texts that vary in style and theme. Examples can be sorted by translations and topics.

Learn foreign languages, see the translation of millions of words and expressions, and use them in your e-mail communication.