Sentence examples of "oy hakkı" in Turkish

<>
Kadınların oy hakkı mı? Нам дадут право голоса?
Konuşmanızda söylediğiniz kendini beğenmişlik ve kayıtsızlığı mağlup etmenin tek yolunun kadınlara oy hakkı vermekten geçtiğine katılmıyor musunuz? Разве не способ победить самодовольство и самоуверенность, о которых вы говорили, - позволить женщинам голосовать?
İki kere. Onlara oy hakkı vermemenin bir yolu bu. Теперь это единственный способ забрать у них право голоса.
Hanımlar, kadınlara oy hakkı tanınmalı. Дамы, право голоса для женщин.
Kölelik, oy hakkı, insan hakları, Vietnam. Рабство, право голоса, гражданские права, Вьетнам...
Oy Hakkı Derneği tam buradaydı. Коммуна суфражисток была прямо здесь.
Brenda'nın oy hakkı var mı? У Бренды есть право голоса?
1999 yıllında Cabir kadınlara oy hakkı verme amacıyla bir yasa değişikliği önerdi ama bu yasa Milli Millet Meclisinden geçmedi. В 1999 году по его предложению была инициирована поправка в избирательный закон, позволяющая женщинам голосовать и занимать правительственные посты.
Funmilayo Ransome Kuti kadınların oy hakkı için bir kampanya yürüttü. Фунмилайо Рэнсем-Кути также выступает за получение женщинами права голоса.
Bu hakkı lütfen yerli sanayii kurtarmak için Hint filmlerinin ithali tartışmasıyla sınırlamayalım. Давайте не будем ограничивать это право спорами о том, можно ли сохранить местную киноиндустрию, если отказаться от ввоза индийских фильмов.
Mültecilerin çalışma izninin olmamasıyla birlikte çoğunun kamptan ayrılma hakkı da yok. Беженцы не имеют права работать, и очень немногие имеют право покидать лагерь.
Tamam, anlıyorum. Ama bu sana budalalık yapma hakkı tanımıyor. Но это не дает тебя права вести себя как болван.
Bir saniye, bunda bana söz hakkı düşmez mi? Эээ, стоп, у меня есть право голоса?
Ricardo, basın kartına sahip olman sana olay yerine müdahale hakkı vermez. Рикардо, удостоверение журналиста не дает вам право копаться на месте преступления.
Evet ama anlaşmada bir de veto kullanma hakkı vardı. Да, но уговор также включает и право вето.
Bunu kaldıramadım. Ama bu sana kaçarak beni cezalandırma hakkı vermez. Но это не дает тебе права наказывать меня, убегая.
Kızın -5 yılda bir de olsa kahve içmek istemeye hakkı var. Она же имеет право на чашку кофе за эти -5 лет!
Kimin size bunu demeye hakkı var? Кто имеет право так говорить Кто?
Alman anayasası devletin kamu yararı için mülk ve üretim araçlarına el koyma hakkı olduğunu dile getiriyordu. Немецкая конституция говорила, что государство имеет право взять имущество и средства производства для общего блага.
Günışığı parlıyor Wendy söz hakkı sende. Весело искрится, Венди имеет слово.
Examples of word usage in different contexts are provided solely for linguistic purposes, i.e. to study word usage in a sentence in one language and how they can be translated into another. All samples are automatically collected from a variety of publicly available open sources using bilingual search technologies.
If you find a spelling, punctuation or any other error in the original or translation, use the "Report a problem" option or write to us.

In this section, you can see how words and expressions are used in different contexts using examples of translations made by professionals. The Contexts section will help you learn English, German, Spanish and other languages. Here you can find examples with phrasal verbs and idioms in texts that vary in style and theme. Examples can be sorted by translations and topics.

Learn foreign languages, see the translation of millions of words and expressions, and use them in your e-mail communication.