Beispiele für die Verwendung von "bulaşıcı değil" im Türkischen

<>
Hastalığın bulaşıcı değil, değil mi? Ты же не заразный, да?
Artık hastalığı bulaşıcı değil. Он больше не заразен.
Göğüs filmi negatif, bu noktada bulaşıcı değil, durumu şu an sabit... Рентген отрицателен, на данный момент он не заразен и его состояние стабильно.
o bulaşıcı değil, Bill. Он не заразный, Билл.
Basında, Chapel Hill katili terörist değil, sadece bir katil olarak adlandırılıyor. В средствах массовой информации убийца в Чапел - Хилл не зовется террористом, он просто убийца.
Bulaşıcı bir mutasyon dahi olabileceğini bilmene rağmen. А ещё там может находится заразная мутация.
"O bir sanatçı, siyasi aktivist değil. "Он человек искусства, а не политический активист.
Eğer hasta değilsen, bulaşıcı olmadığı anlamına gelir. Если ты не болен, это не заразно.
otorite ve toplum arasında başka türlü bir diyalog mümkün değil. другого способа диалога власти и общества уже нет.
Hadi iç. Ben bulaşıcı değilim. Смелее, я не заразный.
Fukuşima nükleer kazası ölüm çanlarını sadece Japonya'daki nükleer güç için değil Pasifik Deprem Kuşağı'nda yer alan Tayvan için de çalıyor. Ужасная авария на Фукусиме - похоронный звон ядерной энергии не только в Японии, но и в Тайване, который также расположен в так называемом Тихоокеанском вулканическом огненном кольце.
Hem de çok bulaşıcı. И это супер заразно.
O hafta, sadece Tokyo halkı değil tüm dünya radyasyona maruz kalma endişesi içindeydi. А сегодня не только жители Токио, но большая часть мира пребывают в панике при мысли о столкновении с риском радиоактивного загрязнения.
Korku, en bulaşıcı hastalıktır. Страх - более заразное состояние.
Gösterinin sunduğu imge ile de değil, ateşin kendisi ile. Не красотой картинки, а именно самим поджогом.
Herkes hastalanmaya başladı, bulaşıcı olabilir. Люди заболевают. Это может быть заразно.
Mahkemede sadece Atnaf'ın geleceği değil, aynı zamanda baskıcı hükümetin ifade özgürlüğü suçlamalarına karşı yer alacak olan her gencin geleceği yargılanmakta. Суд идёт над будущим не только Атнафа, но каждого обладающего стремлениями молодого мужчины / женщины, которые осмеливаются привести репрессивное правительство к ответу за свободу слова.
Corky'nin kıskançlığı çok bulaşıcı. Ревность Корки очень заразна.
Fakat Kırgızistan gibi, entellektüel mal varlıklarına ciddi değer veren Dünya Ticaret Organizasyonu'na üye değil. Но, в отличие от Кыргызстана, он не входит во Всемирную торговую организацию, которая очень серьёзно относится к интеллектуальной собственности.
Şehirde yayılan bu bulaşıcı hastalık hiç iyi olmadı. Kralın hastalıklardan nasıl korktuğunu bilirsin. В городе был случай потницы, ты знаешь, как король боится заразы.
Beispiele für den Wortgebrauch in verschiedenen Kontexten werden ausschließlich zu linguistischen Zwecken bereitgestellt, d. h. um den Wortgebrauch in einer Sprache und Varianten ihrer Übersetzung in eine andere zu untersuchen. Alle Beispiele werden automatisch aus offenen Quellen mit Hilfe einer zweisprachigen Suchtechnologie gesammelt. Wenn Sie einen Rechtschreib-, Zeichensetzungs- oder anderen Fehler im Original oder in der Übersetzung finden, nutzen Sie die Option „Problem melden“ oder schreiben Sie uns.

In diesem Abschnitt können Sie anhand professioneller Übersetzungen sehen, wie einzelne Wörter und Ausdrücke in verschiedenen Kontexten verwendet werden. Kontexte helfen Ihnen, Englisch, Deutsch, Französisch, Spanisch und andere Sprachen zu lernen. Hier finden Sie Beispiele mit Phrasal verbs im Englischen, idiomatischen Ausdrücken und mehrdeutigen Wörtern in einer Vielzahl von Stilen und Themen. Die Beispiele können nach Übersetzung und Themen sortiert werden, und anhand der gefundenen Beispiele kann eine Verfeinerungssuche durchgeführt werden.

Lernen Sie Fremdsprachen und prüfen Sie Verwendung von Wörtern an realen zweisprachigen Beispielen.