Beispiele für die Verwendung von "etkisi var" im Türkischen

<>
Özellikle paralı kanalların daha güçlü bir etkisi var. Особенно поражает эффект, производимый наличием дополнительных каналов.
Kötü bir etkisi var. Он оказывает дурное влияние.
Biraz senin, biraz da geçici idiyopatik ritmik bozukluğun etkisi var. Ну, частично это ты, частично моя приходящая беспричинная аритмия.
Geçmişin hayaletlerinin üzerimizde bir etkisi var. Призраки прошлого имеют власть над нами.
Engel Norrie üerinde giemli bir etkisi var. Барьер каким-то таинственным образом подействовал на Норри.
İnsanlar üzerinde fazla bir etkisi var mı? Твоё влияние на твой народ так слабо?
Ses titreşimlerinin, insan sinir sisteminde sakinleştirici etkisi var gibi gözüküyor. Кажется, его вибрации оказывают успокаивающий эффект на человеческую нервную систему.
İnsanlar üzerinde güçlü bir etkisi var. Она имеет огромное влияние на людей.
Hâlen hapiste olan blog yazarlarına ışık tutmak amacıyla "İsimleri Var" adındaki seriden çıkış makalemizi geçen hafta yayınlamıştık. На прошлой неделе мы опубликовали нашу первую статью из серии "У них есть имена", в которой мы надеемся выделить каждого из блогеров, в настоящее время находящихся в тюрьме.
Elli yılı aşkın bir süreden sonra iki ülkenin şiddetle bir araya gelmesinin yanısıra, Obama yönetiminin yeni tedbirlerinin gerçek etkisi Küba ve ABD üzerinde zamanla görülecek. Несмотря на сильное сближение обеих стран после пяти десятилетий, о том, как повлияют новые шаги администрации Обамы на Кубу и США, судить пока рано.
Kallol Mustafa'nın yerli film sanayiini canlandırmak için detaylı önerileri var: У Каллола Мустафы есть особое предложение, как можно возродить местную индустрию кино:
Pekin, esasen ekonomi kaynaklı hareket ediyor olmakla birlikte (bölgedeki ekonomik etkisi son yıllarda katlanarak artmakta) Ortadoğu'da artan cihatçılık tehlikesine karşı da alarma geçmiş durumda. В данный момент основной мотивацией для Пекина служит экономическая заинтересованность - его экономическое влияние в регионе в последние несколько лет росло экспоненциально. Китай также обеспокоен вопросом растущей угрозы джихадизма на Среднем Востоке.
Krizi görmesi kolay: şehir kemer sıkma politikaları ile çökmüş, terk edilmiş, boşaltılmış durumda. Fakirlik var... ama enteresan binalar ve yerler de var. Кризис легко увидеть: город разрушен суровыми условиями, он брошен и пуст, в городе нищета... и в нем есть очень интересные здания и места.
Dahası, Bölünebilir Malzeme üzerine gerçekleştirilen Uluslararası Panel'de uzmanların çoğu, bu yeniden işleme sürecinin nükleer silahların yayılmasında bir etkisi olacağından endişe ediyorlar, çünkü Tayvan'ın harcanmış yakıt çubuklarının yeniden işlenmesi sonucu yaklaşık olarak ton plutonyum ortaya çıkacak. Кроме того, ряд экспертов Международной группы по расщепляющимся материалам (МГРМ) обеспокоены тем, что эти процессы переработки могут повлиять на распространение ядерного оружия.
Bunun yanında filmlerin ithal edilmesini savunanlar da var: Но есть и те, кто поддерживает заграничные фильмы:
Verdiğiniz kararın Havai'deki emlak piyasası üzerinde büyük bir etkisi olacağı söyleniyor. Говорят, ваше решение серьезно повлияет на отрасль недвижимости на Гавайях.
Birçok kişi harap olan tapınakların restore edilmesi için feryat etmekte, fakat insanların bu tür facialara karşı hazırlıklı olmalarını hatırlatmak için bazı hasarların bırakılması gerektiğini düşünen insanlar da var. Выдвигаются многочисленные требования скорейшего восстановления разрушенных храмов, но есть и желающие оставить часть повреждений нетронутыми в качестве напоминания о необходимости быть готовыми к стихийным бедствиям.
Kelebek etkisi derken söylemek istediğim şey bu. И это то я называю эффектом бабочки.
"Grupta Rus, Polonyalı, Alman, Faslı, Lübnanlı dahi var." Тут есть русские, поляки, немцы, марокканцы, ливанцы.
Davranış üzerinde daha doğrudan bir etkisi olması gerekir. Это имело бы более сильное влияние на поведение.
Beispiele für den Wortgebrauch in verschiedenen Kontexten werden ausschließlich zu linguistischen Zwecken bereitgestellt, d. h. um den Wortgebrauch in einer Sprache und Varianten ihrer Übersetzung in eine andere zu untersuchen. Alle Beispiele werden automatisch aus offenen Quellen mit Hilfe einer zweisprachigen Suchtechnologie gesammelt. Wenn Sie einen Rechtschreib-, Zeichensetzungs- oder anderen Fehler im Original oder in der Übersetzung finden, nutzen Sie die Option „Problem melden“ oder schreiben Sie uns.

In diesem Abschnitt können Sie anhand professioneller Übersetzungen sehen, wie einzelne Wörter und Ausdrücke in verschiedenen Kontexten verwendet werden. Kontexte helfen Ihnen, Englisch, Deutsch, Französisch, Spanisch und andere Sprachen zu lernen. Hier finden Sie Beispiele mit Phrasal verbs im Englischen, idiomatischen Ausdrücken und mehrdeutigen Wörtern in einer Vielzahl von Stilen und Themen. Die Beispiele können nach Übersetzung und Themen sortiert werden, und anhand der gefundenen Beispiele kann eine Verfeinerungssuche durchgeführt werden.

Lernen Sie Fremdsprachen und prüfen Sie Verwendung von Wörtern an realen zweisprachigen Beispielen.