Beispiele für die Verwendung von "sahip olduğunu" im Türkischen

<>
Bakan, ayrıca sağlık personelinin uygulamalar hakkında konuşabileceğini ve hastane çalışanlarına ve yetkililerine geri bildirim toplamak için bir mekanizma anlamına gelen "açık kapı politikası" na sahip olduğunu vurguladı. Министр также подчеркнул, что ведет "политику открытых дверей", что означает, что сотрудники медицинских учреждений могут свободно говорить о своей работе и существует механизм для получения обратной связи от работников и руководства больниц.
"Çocuğumuzu sevecek misin onun iyi bir hayata sahip olduğunu görmek için çok çalışacak mısın?" "Будете ли вы любить вашего ребёнка и стараться, чтобы обеспечить ему хорошую жизнь?"
Bertie buranın en güzel manzaraya sahip olduğunu söylüyor ki haklı da. Берти говорит, отсюда самый лучший вид. Он прав, разумеется.
Bazıları onun dokunuşunun büyü gücüne sahip olduğunu söylerdi ama Matthew hikayelere olan inancını kaybetmişti. Я говорю, эти снежинки магические, но Мэтью уже не верит в сказки.
Ve kütüphane kayıp bazı sayfalara sahip olduğunu düşünüyor. И библиотека утверждает, что нашла новые страницы?
Bilgisayarın yapay zekaya sahip olduğunu. Что компьютер обладает искусственным интеллектом.
Druid'ler, büyü gücüne sahip olduğunu ona söylediler. Друиды сказали ей, что она владеет магией.
sonuçlar sende ve bu senin müthüş bir popoya sahip olduğunu gösteriyor. пришли результаты, и оказалось, что у тебя потрясающая задница.
yıldır. Oscar'ın lüks otomobil filosuna sahip olduğunu duydum. Я слышала, у Оскара много роскошных автомобилей.
Sahip olduğunu düşündüğün şey bu mu, yaşlı adam? Ты думаешь, это оно и есть, старик?
Bir de, en güzel bacaklara evin hanımlarının değil de hizmetçilerin sahip olduğunu söylüyor. И что самые лучшие ножки можно найти на кухне, а не в салонах.
Las Vegas'ın dünyadaki en iyi güvenliğe sahip olduğunu söylerler. Говорят, что в Лас-Вегасе лучшая охрана в мире.
Düşük skor alman, daha çok potansiyele sahip olduğunu düşündüğünü gösteriyor. Чем ниже балл, тем больше потенциал, так считает Гиббс.
tüm dinlerin ortak bir ana temaya sahip olduğunu görebilecek olmamızdır. Тогда мы увидим, что все религии твердят об одном:
Lisa ve Pippa'nın cinayetleriyle ilgili bir kanıta sahip olduğunu düşünüyoruz. Мы полагаем у нее есть доказательства смерти Лизы и Пиппы.
Ve kahraman her zaman doğaüstü güçlere sahip olduğunu keşfeder. И главный герой обнаруживает, что обладает сверхъестественными силами.
Şu sahip olduğunu iddia ettiğin bilgi nedir? Что за информация у вас якобы имеется?
Andrea, beni ben yapan şeylere sahip olduğunu sanıyordu. Андреа думала, что может встать на мое место.
Geçmişini hatırlayan askerlerin daha büyük bir zihinsel dayanıklılığa sahip olduğunu gösteren örnekler vardı. Питу и Пуф превратили девушку в эксперимент номер один. если помнили своё прошлое.
Genç bir kıza adamın kötü bir üne sahip olduğunu söylemek hiçbir işe yaramaz. Нехорошо говорить девушки, что у мужчины плохая репутация, не так ли?
Beispiele für den Wortgebrauch in verschiedenen Kontexten werden ausschließlich zu linguistischen Zwecken bereitgestellt, d. h. um den Wortgebrauch in einer Sprache und Varianten ihrer Übersetzung in eine andere zu untersuchen. Alle Beispiele werden automatisch aus offenen Quellen mit Hilfe einer zweisprachigen Suchtechnologie gesammelt. Wenn Sie einen Rechtschreib-, Zeichensetzungs- oder anderen Fehler im Original oder in der Übersetzung finden, nutzen Sie die Option „Problem melden“ oder schreiben Sie uns.

In diesem Abschnitt können Sie anhand professioneller Übersetzungen sehen, wie einzelne Wörter und Ausdrücke in verschiedenen Kontexten verwendet werden. Kontexte helfen Ihnen, Englisch, Deutsch, Französisch, Spanisch und andere Sprachen zu lernen. Hier finden Sie Beispiele mit Phrasal verbs im Englischen, idiomatischen Ausdrücken und mehrdeutigen Wörtern in einer Vielzahl von Stilen und Themen. Die Beispiele können nach Übersetzung und Themen sortiert werden, und anhand der gefundenen Beispiele kann eine Verfeinerungssuche durchgeführt werden.

Lernen Sie Fremdsprachen und prüfen Sie Verwendung von Wörtern an realen zweisprachigen Beispielen.