Beispiele für die Verwendung von "yağmur yağdığında" im Türkischen

<>
Her yağmur yağdığında elektriği kesmemiz gerekiyordu. Во время дождя приходилось вырубать ток.
İlk yağmur ve şiddetli rüzgar kendini gösterdiğinde insanlar hala ahşap panellerine çekiçle vuruyor, market alışverişlerini yapıyor, Facebook'ta canlı yayın başlatıyor ve hayatlarını tehdit eden gelgite tanık olmak için kendilerini tehlikeye atıyorlardı. Первые ливни и порывы ветра уже достигли островов, и люди продолжали заколачивать свои окна деревянными досками, совершать последние пробежки в супермаркет, вести трансляции в Facebook и рисковать жизнью, чтобы стать свидетелями смертоносного величия огромных волн и прилива.
Küçük ailelere ait dükkânlar ve lokantalar ucuz ve elverişli ürünler sunar ve brandalar esnafı yağmur, kar ve güneşten korurdu. Маленькие семейные магазинчики и закусочные предлагали дешевое и удобное питание, а тент над головой защищал покупателей от дождя, снега и жаркого солнца.
Dün gece yağmur yağdı, değil mi? Прошлой ночью же шел дождь, да?
Dışarıda çok yağmur yağıyordu Ama inatçı bir güneş ışığı ilk günümzün sabahında yatak odamıza vuruyordu. На улице шел дождь, но маленький упрямый лучик солнца светил прямо на нашу кровать.
Yağmur yağıyor. Yağmur yağıyor. Дождь, дождь идет.
Kara yağmur değil bu. Дело не в дожде.
Yağmur yağarken çoğu şey samimi gelir. Во время дождя много чего уютного.
Ben "Yağmur Adam" mı derdim? Я сказал: "Человек дождя"?
Önce yağmur yağdırsın da. Пусть сначала дождь сделает.
Yağmur o zaman durdu. Тогда перестал идти дождь.
Evet, dışarıda yağmur yağıyor. Да, снаружи идет дождь.
İçinde yağmur ölçer var. Имеет встроенный датчик дождя.
Siyah yağmur yaraları mı? Шрамы от черного дождя?
Yine de mutlaka yağmur yağar. Но скоро должен пойти дождь.
Yağmur değildi o Erkek İzci! Не дождь, взрослый скаут!
Fazla mesai peşinde değilim, efendim, palet kırılmış, paletleri kaldırıyorum, bu gece yağmur yağacak. Это не сверхурочные, сэр, тут сломан поддон. Я убираю мешки с улицы, дождь обещали.
Yağmur vardı, yoksa Naziler beni görürdü. Был дождь и нацисты меня не увидели.
Yağmur yağacak gibi gözüküyor. Кажется, дождь собирается.
O balık saldırısından oluşup da mucizevi şekilde iyileşen yaralar bunu yağmur yaptı, değil mi? Твои раны от нападения рыбы, которые так волшебно исцелились. Дождь сделал это, верно?
Beispiele für den Wortgebrauch in verschiedenen Kontexten werden ausschließlich zu linguistischen Zwecken bereitgestellt, d. h. um den Wortgebrauch in einer Sprache und Varianten ihrer Übersetzung in eine andere zu untersuchen. Alle Beispiele werden automatisch aus offenen Quellen mit Hilfe einer zweisprachigen Suchtechnologie gesammelt. Wenn Sie einen Rechtschreib-, Zeichensetzungs- oder anderen Fehler im Original oder in der Übersetzung finden, nutzen Sie die Option „Problem melden“ oder schreiben Sie uns.

In diesem Abschnitt können Sie anhand professioneller Übersetzungen sehen, wie einzelne Wörter und Ausdrücke in verschiedenen Kontexten verwendet werden. Kontexte helfen Ihnen, Englisch, Deutsch, Französisch, Spanisch und andere Sprachen zu lernen. Hier finden Sie Beispiele mit Phrasal verbs im Englischen, idiomatischen Ausdrücken und mehrdeutigen Wörtern in einer Vielzahl von Stilen und Themen. Die Beispiele können nach Übersetzung und Themen sortiert werden, und anhand der gefundenen Beispiele kann eine Verfeinerungssuche durchgeführt werden.

Lernen Sie Fremdsprachen und prüfen Sie Verwendung von Wörtern an realen zweisprachigen Beispielen.