Sentence examples of "должны задать" in Russian

<>
Мы должны задать вам несколько вопросов. Sormamız gereken bir kaç soru var.
Вот этот вопрос мы все должны задать самим себе. Şimdi, hepimizin kendimize sormamız gereken bir soru bu.
Агент Хотчнер составил список вопросов, которые вы должны задать. Ajan Hotchner, onlara sormanız için bir takım sorular belirledi.
Разве вы не считаете, что все границы должны быть открыты специально для нас, жителей Сирии, со словами извинений? Dünyanın tüm sınırlarının bir özür ile özellikle bize, yani Suriyelilere açılması gerektiğini düşünmüyor musunuz?
Рэймонд, можно задать тебе несколько вопросов? Raymond, sana birkaç soru sorabilir miyim?
Когда вы не пишете, вы должны читать. Yazmadığınız zaman okuyor zorundasınız.
Мне нужно задать пару вопросов вашему сыну. Oğlunuza birkaç soru sormam gerekiyor Bayan Masters.
В центре другой дискуссии оказались права местных общин на размещаемый в интернете контент: должны ли интернет - активисты спрашивать разрешения у старейшин и лидеров общин, и если должны, то в каких именно случаях, и какую роль в урегулировании подобных вопросов смогло бы сыграть использование свободных лицензий. Bir başka konu ise internete yüklenen içerikler ile ilgili topluluk haklarıydı, aktivistlerin yaşlılardan veya başkanlardan izin alması veya almaması gerektiği, hangi koşullarda olacağı ve açık lisansların konuya nasıl dahil olabileceği idi.
Можно задать вам личный вопрос? Özel bir soru sorabilir miyim?
Они заявили, что должны были заплатить почти долларов США за услуги морга Боткинской больницы в Москве, куда было перевезено тело из миграционного центра. Bedenin göçmen bürosundan taşındığı Moskova'daki Botkin morguna neredeyse $ ödemek zorunda kaldıklarını öne sürdüler.
Послушайте, мы просто хотим задать вам пару вопросов. Dinle, biz sadece sana birkaç soru sormak istiyoruz.
Водители, совершающие поездки с окраин города до центра, из - за перекрытых дорог должны пешком пройти - километра, чтобы добраться до пункта назначения. Şehrin kenar mahallelerinden şehir merkezine giden banliyö çalışanları kapatılan yollar yüzünden gidecekleri yere ulaşmak için iki - üç kilometre yürümek zorunda kaldılar.
Тебе придётся задать себе вопрос. Kendine bir soru sorman gerekecek.
Кох часто говорил, что украинский народ уступает немцам, что украинцы - полуобезьяны, и что украинцы "должны быть обработаны кнутом, как негры". Koch birçok kez Ukrayna halkının Almanların aşağısında olduğunu, Ukraynalıların yarım maymun olduklarını ve onların "zencilere yapıldığı gibi kırbaçla idare edilmesi" gerektiğini söylemiştir.
Мне нужно задать Вам гипотетический вопрос. Size varsayımsal bir soru sormam gerek.
Мы должны быть на шаг впереди их. Kim olduklarını çözerek bir adım önde olmalıyız.
Мэм, можно задать вам вопрос? Hanımefendi size bir şey sorabilir miyim?
Мы должны взять ответственность за его здоровье. Onun sağlığı için sorumluluğu ele almamız gerekiyor.
Мадам, я пришел не отвечать на вопросы, а задать их. Madam, buraya sizin sorularınızı cevaplamak için değil soru sormak için geldim.
Носорог, вы должны убраться оттуда! Gergedan, oradan hemen ayrılmak zorundasınız!
Examples of word usage in different contexts are provided solely for linguistic purposes, i.e. to study word usage in a sentence in one language and how they can be translated into another. All samples are automatically collected from a variety of publicly available open sources using bilingual search technologies.
If you find a spelling, punctuation or any other error in the original or translation, use the "Report a problem" option or write to us.

In this section, you can see how words and expressions are used in different contexts using examples of translations made by professionals. The Contexts section will help you learn English, German, Spanish and other languages. Here you can find examples with phrasal verbs and idioms in texts that vary in style and theme. Examples can be sorted by translations and topics.

Learn foreign languages, see the translation of millions of words and expressions, and use them in your e-mail communication.