Sentence examples of "çok korkutuyor" in Turkish

<>
Şimdi biz adamlara yaklaşıyoruz ama kendi ülkesindekiler onları çok korkutuyor, işe yarama ihtimali... Но когда мы к ним подходим, свои их так запугивают, что вероятность...
Beni çok korkutuyor ama. Она меня очень пугает.
Biliyorum ama şu an diğerlerini aleyhine çevirme ihtimali daha çok korkutuyor beni. Но сейчас меня волнует то, что она настраивает их против тебя.
Bu gerçekle yüzleşmek beni o dışarıdaki şeylerden daha çok korkutuyor. Это пугает меня сильней, чем те твари за окном.
Sanırım, beni en çok politikacılar korkutuyor. Думаю, больше всего меня пугает политика.
Bırakın yeşil çayırlarda boydan boya güneş parlasın, bu dünya güvenli bir liman olsun Bırakın dünya çocuklar için güvenli bir yer olsun, bu çok mu şey istemek?... Пусть новое солнце осветит эти зелёные пастбища, пусть этот мир станет безопасным приютом Пусть этот мир станет безопасным для детей, неужели я так много прошу?
Ancak aynı zamanda belki bir sonraki yazacağım şeyin de o kadar da iyi olmayacağı konusunda beni biraz korkutuyor. Но в то же время она немного пугает меня, вдруг следующая вещь, которую я напишу, не будет настолько хорошей.
Halep'te çok insan kalıntısı gördüm ve İngilizce "de bunu pazarlamakta iyiymişim. Я видела много человеческих останков в Алеппо, и кажется, хорошо презентую это на английском языке.
E konuşamıyor ve bu beni gerçekten korkutuyor. Он молчит, и это меня пугает!
Çok güzel oldu ve oyunlar oynarken neşe dolu oluyoruz, eskisi gibi değil. Теперь он стал очень красивым, и когда мы там играем, то чувствуем себя как никогда замечательно.
Bilmiyorum Lloyd, beni de bu korkutuyor. Не знаю, и это меня пугает.
Esanov dışarıda (soğukta) çok uzun süre bekledi ve bir anda sıcak bir yere girdi. Эсанов слишком долго оставался в очереди снаружи и неожиданно вошёл в тёплое помещение.
Herr Mozart beni korkutuyor. Герр Моцарт пугает меня.
Kırgız Cumhuriyeti anayasasının zorla evlilik konusundaki pozisyonu çok açık. В Конституции Кыргызской Республики очень точно обозначено отношение к бракам по принуждению.
Evet, ama beni bazen korkutuyor. Да. Но даже он меня пугает.
Savaşın dördüncü yılına girmesiyle birlikte, çok uzun zamandır onlara bakan bağışçıları, sosyal kurumları ve barınma sağlayan toplulukları ümitsizlik sardı. Война идёт уже четвёртый год и фактор усталости начал сказываться на благотворителях, общественных организациях и принимающих обществах, которые уже так много сделали для беженцев.
Bu şey beni korkutuyor. Эта штука меня пугает.
Per bana Mısırdayken çok yardım etmişti, bence harika bir gazeteci. Görünüşe göre Kahire muhalif gazetecileri ülke dışında tutmaya karar vermiş. Пер (так же как Тревис Рэндел) был вовлечен в продвижение войск на на Сектор Газа, но с тех пор другие причастные к этому журналисты спокойно заезжали и выезжали из Египта без проблем.
Nedense bu beni korkutuyor. И мне как-то страшно...
Çok zor bir tavşan yakalamak. Кролик. Очень сложно поймать кролика.
Examples of word usage in different contexts are provided solely for linguistic purposes, i.e. to study word usage in a sentence in one language and how they can be translated into another. All samples are automatically collected from a variety of publicly available open sources using bilingual search technologies.
If you find a spelling, punctuation or any other error in the original or translation, use the "Report a problem" option or write to us.

In this section, you can see how words and expressions are used in different contexts using examples of translations made by professionals. The Contexts section will help you learn English, German, Spanish and other languages. Here you can find examples with phrasal verbs and idioms in texts that vary in style and theme. Examples can be sorted by translations and topics.

Learn foreign languages, see the translation of millions of words and expressions, and use them in your e-mail communication.