Sentence examples of "Baskı" in Turkish

<>
Evlenmeye çok aceleyle ve baskı altında karar verdik. Мы решили пожениться так быстро и под давлением.
Francis bu konu hakkında sana baskı yapıyor mu? Но разве Франциск давит на тебя из-за этого?
Bu sadece IDP'lerin hayatlarını Burmese halkına göstermekle kalmayacak aynı zamanda tüm dünyada uluslararası toplulukların ülkeye barış getirmesi için baskı yapmayı denemelerini sağlayacak. Это поможет донести информацию о ВПЛ до широкой общественности, причём не только Мьянмы, но и всего мира, и правительства других стран смогут оказать давление на правительство нашей страны и заставить его установить в регионе настоящий мир.
Biri ağır bir şey kaldırıyor, diğeri de baskı uyguluyor. Один поднимает что-то тяжёлое, еще один на что-то давит.
Ve sol yarım kürene uyguladığı baskı da visual disinhibitiona neden olmuş. А давление, оказываемое на левое полушарие, вызывает визуальную расторможенность.
Başkent ile ilgili, senin için büyük bir karar olduğunu biliyorum sana baskı yapmak istemiyordum. Послушай, насчет Вашингтона. Знаю, тебе многое надо обдумать, и я не давлю.
Nick Fury, Algı Projesi'nin ertelenmesi için bu konseye baskı yapmak üzere senin dostluğunu kullandı. Ник Фьюри использовал вашу дружбу, чтобы заставить этот Совет отложить проект "Озарение".
Robyn eski bir suçluydu, ama şartlı tahliye memuru ona iş vermem için bana baskı yaptı... Робин бывшая преступница, но её офицер по УДО надавил, чтобы я дал ей работу...
Peki son zamanlarda garip duygusal bir baskı altına girdiniz mi, Bay Elkins? Итак, в последнее время у вас случался эмоциональный стресс, мистер Элкинс?
Ajan, şu anda büyük bir baskı altında olduğunuzu biliyorum. Агент, я знаю, что вы сейчас под давлением.
Matkap ucu artere baskı yapıyor. Hastanın DBS elektotlarından birinin çok yakınında. Сверло давит на артерию очень близко к электродам глубокой стимуляции мозга.
Amy baskı altında uzun saatler çalışıyormuş, değil mş? Эми много часов работала под сильным давлением, так?
855 yılında Enna'nın düşmesinden sonra Sicilya'nın doğu sahilinde artan bir baskı altında sıkışık kaldılar. После падения Энны в 855 году византийцы были ограничены восточным берегом Сицилии и находились под постоянным давлением арабов.
Olay yerinde DNA izi yok tek görgü tanığı ve baskı altında kabul var. На месте преступления следов ДНК нет, свидетель один, признание под давлением.
Ama ben cok büyük baskı altındayım, belli sekilde görünmek zorundayım, belirli arabayı sürmek zorundayım. Но я, я нахожусь под сильным давлением выглядеть определенным образом, ездить на определенной машине.
Examples of word usage in different contexts are provided solely for linguistic purposes, i.e. to study word usage in a sentence in one language and how they can be translated into another. All samples are automatically collected from a variety of publicly available open sources using bilingual search technologies.
If you find a spelling, punctuation or any other error in the original or translation, use the "Report a problem" option or write to us.

In this section, you can see how words and expressions are used in different contexts using examples of translations made by professionals. The Contexts section will help you learn English, German, Spanish and other languages. Here you can find examples with phrasal verbs and idioms in texts that vary in style and theme. Examples can be sorted by translations and topics.

Learn foreign languages, see the translation of millions of words and expressions, and use them in your e-mail communication.