Beispiele für die Verwendung von "zamana" im Türkischen mit Übersetzung "время"

<>
Bunu düzeltmek için sadece zamana ihtiyacım var. Н-но мне просто нужно время исправить это.
Bu bilgiyi asimile edebilmem için zamana ihtiyacım var. Мне нужно время, чтобы ассимилировать эту информацию.
Yas tutmak için zamana ihtiyacın oluyor ve ve bu da senin suçun olmaz. Тебе нужно время, чтобы пережить это, и это не твоя вина.
Aileme veda etmek ve bazı şeyleri düzenlemek için zamana ihtiyacım var. Мне нужно время попрощаться с семьёй и привести дела в порядок.
Bu karara Şili hükümeti tarafından muhalefet edilmiştir ve şu zamana kadar anlaşmazlıklara yol açmıştır. Это решение было осуждено чилийским правительством и было источником конфликта долгое время.
Tamam, şimdi Bay Reed'i bir sonraki gördüğünüz zamana ilerleyelim. Давайте вспомним время, когда вы снова увидели мистера Рида.
Numune toplamak için daha fazla zamana ihtiyacım var. Мне нужно еще время, чтобы собрать пробы.
Bunu çözmek için sadece biraz zamana ihtiyacım var. Мне нужно какое-то время чтобы разобраться в этом.
Daha fazla test yapmak için zamana ihtiyacımız olacak. Нам понадобится время, чтобы провести больше тестов.
Sadece yardım etmeye çalışıyorum. Dr. Brennan. Zack ile olanlardan sonra biraz zamana ihtiyacınız olduğunu düşnüüyorum. Мне правда кажется, что после случившегося с Заком вам нужно время, чтобы справиться.
Bu zamana kadar inkar ediyordun ama o gece Lisa Newbery ile cinsel ilişkiye mi girdin? Ты занимался сексом с Лизой Ньюбери той ночью? Все это время ты отрицал это.
Sinirsel yollarının, bilgiyi işlemek için zamana ihtiyacı var. Твоим нервным путям нужно время, чтобы обработать информацию.
Hâlâ vaktiniz var yaratığın yeniden saldırmak için zamana ihtiyacı olur. Время еще есть. Тому существу требуется время, чтобы восстановиться.
Bu sene ikimizin de Noel alışverişleri için zamana ihtiyacımız yok, değil mi? Нам с тобой не придется тратить время на рождественские покупки в этом году.
Evrende herhangi bir yere ve herhangi bir zamana gidiyor olabiliriz. Мы можем отправиться в любое время и место во вселенной.
Thomas Booth yakın zamana kadar Afganistan'da Deniz Kuvvetleriyle çalışmış, Delta Force operatörüne geçiş yapmış bir çavuş. Сержант Томас Бут, связист спецподразделения Дельта, в последнее время тесно сотрудничал с ВМФ в Афганистане.
Sorun şuydu ki; her şirket için ayrı kod yazması gerekiyordu, zamana ihtiyacı vardı. Проблема в том, что ему нужно было время, чтобы написать соответствующий каждому код.
İtiraf etsen de, etmesen de, Tom'la Julia'nın zamana ihtiyacı var. Готова ты признать это, или нет Тому и Джулии нужно время.
Seni tekrar görme düşüncesine alışabilmem için zamana ihtiyacım var biraz. Мне нужно время, чтобы пришла мысль снова увидеть тебя.
Peter, bu valilik işini ciddiye almayacak olursan, benim de kendi geleceğimi planlamak için zamana ihtiyacım olacak. Питер, если ты не воспринимаешь губернаторский пост серьезно, мне нужно время, чтобы подумать о будущем.
Beispiele für den Wortgebrauch in verschiedenen Kontexten werden ausschließlich zu linguistischen Zwecken bereitgestellt, d. h. um den Wortgebrauch in einer Sprache und Varianten ihrer Übersetzung in eine andere zu untersuchen. Alle Beispiele werden automatisch aus offenen Quellen mit Hilfe einer zweisprachigen Suchtechnologie gesammelt. Wenn Sie einen Rechtschreib-, Zeichensetzungs- oder anderen Fehler im Original oder in der Übersetzung finden, nutzen Sie die Option „Problem melden“ oder schreiben Sie uns.

In diesem Abschnitt können Sie anhand professioneller Übersetzungen sehen, wie einzelne Wörter und Ausdrücke in verschiedenen Kontexten verwendet werden. Kontexte helfen Ihnen, Englisch, Deutsch, Französisch, Spanisch und andere Sprachen zu lernen. Hier finden Sie Beispiele mit Phrasal verbs im Englischen, idiomatischen Ausdrücken und mehrdeutigen Wörtern in einer Vielzahl von Stilen und Themen. Die Beispiele können nach Übersetzung und Themen sortiert werden, und anhand der gefundenen Beispiele kann eine Verfeinerungssuche durchgeführt werden.

Lernen Sie Fremdsprachen und prüfen Sie Verwendung von Wörtern an realen zweisprachigen Beispielen.