Beispiele für die Verwendung von "beklemek" im Türkischen

<>
Şu anda yapabildiğimiz tek şey, beklemek ve araştırmak. Всё, что нам осталось: ждать и узнать.
Bu aptal dilek dileme oyunu beklemek zorunda. Это глупой игре в пожелания придется подождать.
Bence bir ilişkiden daha fazlasını beklemek adilce. Думаю, справедливо ожидать от отношений большего.
Sırada beklemek için bir randevu aldım. "Doğru Fiyat" yarışması için hani. Мне назначено стоять в очереди на небольшое шоу под названием "Правильная Цена".
Bazılarının size ulaşmaya çalışırken ölmesi ile kıyasladığınızda, hava alanında dört saat beklemek nedir ki? Некоторые из них умерли, только чтобы попасть к вам, что такое четыре часа в зале ожидания по сравнению с этим?
Sonra tek yapmanız gereken Largo'nun telefonunu beklemek. Затем останется лишь дождаться звонка от Ларго.
Tek seçeneğin ya burada bu gerçekliğin pisliğinde kalıp ölümü beklemek ya da diğer tarafta halüsinasyonlar içerisinde yaşamak. Единственный выбор - между ожиданием смерти здесь, в этой мерзкой правде, или галлюцинации - там.
Seni görmek veya beklemek için hiçbir sebebim yok. У меня нет причин видеть вас или ждать.
AJ'in durumu iyi gider diye bir gün daha beklemek istiyorum ama ameliyat yakın zamanda olmak zorunda. Я хочу подождать момента, когда увижу улучшения у Эй Джея, но скоро процедура понадобится.
De Tounens Valparaíso'ya Şili'nin temsilcilerini beklemek üzere geri dönmüştür, esasen onu ihmal etmişlerdi. Де Тунан вернулся в Вальпараисо, чтобы ожидать встречи с представителями чилийского государства.
Bu sana sanki Star Wars filmi için sırada beklemek gibi geliyor, ha? Это как стоять в очереди на фильм "Звёздные войны", да?
Eğer bu treni kaçırırsak yarın öğlene kadar beklemek zorunda kalırız! Если упустим этот поезд, придётся ждать до завтрашнего полудня!
Bir kaç hafta daha beklemek zorundasın. Тебе придется подождать еще несколько недель.
Cartman haklı. Hayatta kalmanın tek kuralı yer değiştirmeyip kurtarılmayı beklemek. Первое правило выживания - оставаться на месте и ждать спасения.
Bu yüzden siz ve diğerleri paranızı almak için biraz beklemek zorundasınız. На это нужно время. Вам и всем остальным придётся немножечко подождать.
Ori Şamahı'ya varınca, İsfahan'a girme izni çıkana kadar birkaç gün beklemek zorunda bırakılır. Когда Ори прибыл в Ширван, ему пришлось ждать несколько дней дозволения войти в пределы страны.
Tek yapmamız gereken evin önünde beklemek. Нам нужно просто подождать перед домом.
En dramatik olansa, insanoğlunun gerçekten etik ve dürüst bir şekilde davranmasını beklemek mümkün değildir. И самое печальное, что просто невозможно ждать от людей по-настоящему душевного и порядочного поведения.
Bir gün beklemek bile başarmakla başarmamak arasında bir fark yaratabilir. Подождать день может означать разницу между, провалом и успехом.
O zaman bir sonraki hamleyi görmeyi beklemek için vakit harcamayalım. Тогда давайте не будем ждать, чтобы увидеть следующий шаг.
Beispiele für den Wortgebrauch in verschiedenen Kontexten werden ausschließlich zu linguistischen Zwecken bereitgestellt, d. h. um den Wortgebrauch in einer Sprache und Varianten ihrer Übersetzung in eine andere zu untersuchen. Alle Beispiele werden automatisch aus offenen Quellen mit Hilfe einer zweisprachigen Suchtechnologie gesammelt. Wenn Sie einen Rechtschreib-, Zeichensetzungs- oder anderen Fehler im Original oder in der Übersetzung finden, nutzen Sie die Option „Problem melden“ oder schreiben Sie uns.

In diesem Abschnitt können Sie anhand professioneller Übersetzungen sehen, wie einzelne Wörter und Ausdrücke in verschiedenen Kontexten verwendet werden. Kontexte helfen Ihnen, Englisch, Deutsch, Französisch, Spanisch und andere Sprachen zu lernen. Hier finden Sie Beispiele mit Phrasal verbs im Englischen, idiomatischen Ausdrücken und mehrdeutigen Wörtern in einer Vielzahl von Stilen und Themen. Die Beispiele können nach Übersetzung und Themen sortiert werden, und anhand der gefundenen Beispiele kann eine Verfeinerungssuche durchgeführt werden.

Lernen Sie Fremdsprachen und prüfen Sie Verwendung von Wörtern an realen zweisprachigen Beispielen.