Sentence examples of "evlilik için" in Turkish

<>
Kırgızistan'daki gelinlerin %'si yaşından önce evlendirilmekte ve her yıl 00 Kırgız kızı zorla evlilik için kaçırılmakta. Около% невест в Кыргызстане выходят замуж до - лет, и каждый год почти киргизских девочек принуждаются к браку после похищения.
Evlilik için acele etmek istemiyorum. Я не хочу скоропалительной свадьбы.
Hayır, evlilik için. Нет, для свадьбы.
Bence iyi bir evlilik için gereken şeyler bunlar. Я считаю, это важно для хорошего брака.
'Başarılı bir evlilik için aşkın yeterli olduğunu söylüyorlar.' 'Говорят, что любовь - основа успешного брака.'
Tanıdıkların evlilik için yaşlı diye düşünürken gayler sahneye çıkıyor. Казалось бы, все уже женаты но остаются геи!
Kendimi evlilik için saklıyorum. Сохранить его для брака.
Sağlıklı bir evlilik için bence aradaki anlaşmazlıkları gidermeliyiz. Ради здоровых отношений, мы должны это уладить.
Bu kadar çılgın bir şeyi denemek istemesi evlilik için iyi mi? Разве это хорошо для брака, если она решилась на такое?
Başarılı bir evlilik için strateji yoktur. Никакой стратегии успешному браку не нужно.
Evlilik işini halletmek için güzel bir sabah. Прекрасное утро, чтобы поговорить о браке.
Anayasanın. maddesinin beşinci fıkrasına göre: "Hiçbir evlilik, iki tarafın gönüllü ve ortak rızası olmadan yapılamaz". Пункт Статьи Конституции гласит: "Ни один брак не может быть заключен без добровольного и обоюдного согласия лиц, вступающих в брак"
Internet'i özgür ve açık tutmak için toplumlara, üreticilere ve devletlere bu prensipleri tanımaları için çağrı yapıyoruz. Для поддержания интернет- пространства свободным и открытым, мы обращаемся к местным сообществам, производствам и странам с просьбой о признании этих принципов.
Sekiz yıllık bir evlilik nasıl böyle biter? Как могут лет брака закончиться таким образом?
Kızıl pandalar genellikle izinsiz avlanılmasalar da, misk geyikleri ve diğer vahşi hayvanlar için konulan tuzaklara kurban gidiyorlar. Хотя браконьеры не охотятся на красных панд, они часто попадают в ловушки для кабарги и других диких животных.
Bu "tıkırında olmak" sa, evlilik bana göre değil. Если это "работающий", то брак не для меня.
İlk yağmur ve şiddetli rüzgar kendini gösterdiğinde insanlar hala ahşap panellerine çekiçle vuruyor, market alışverişlerini yapıyor, Facebook'ta canlı yayın başlatıyor ve hayatlarını tehdit eden gelgite tanık olmak için kendilerini tehlikeye atıyorlardı. Первые ливни и порывы ветра уже достигли островов, и люди продолжали заколачивать свои окна деревянными досками, совершать последние пробежки в супермаркет, вести трансляции в Facebook и рисковать жизнью, чтобы стать свидетелями смертоносного величия огромных волн и прилива.
İyi bir evlilik olduğu da söylenemezdi. Наш брак нельзя было назвать хорошим.
Dallas bölgesindeki Etiyopya diaspora üyeleri ve vefatını duyan arkadaşları, Assefa'nın dileklerini gerçekleştirmek için bir bağış sayfası açtı. Чтобы исполнить последнее желание писателя, представители эфиопской диаспоры в Далласе, а также друзья, узнавшие о его кончине, открыли для него страничку gofundme.
Bu bir evlilik kutlaması. Это ведь празднование свадьбы.
Examples of word usage in different contexts are provided solely for linguistic purposes, i.e. to study word usage in a sentence in one language and how they can be translated into another. All samples are automatically collected from a variety of publicly available open sources using bilingual search technologies.
If you find a spelling, punctuation or any other error in the original or translation, use the "Report a problem" option or write to us.

In this section, you can see how words and expressions are used in different contexts using examples of translations made by professionals. The Contexts section will help you learn English, German, Spanish and other languages. Here you can find examples with phrasal verbs and idioms in texts that vary in style and theme. Examples can be sorted by translations and topics.

Learn foreign languages, see the translation of millions of words and expressions, and use them in your e-mail communication.