Sentence examples of "hava" in Turkish

<>
Gerçekten de bu ofisin hava kalitesini test ettirmeliyiz. Нам очень нужно проверить качество воздуха в офисе.
Ateş, su, toprak ve hava. огонь, вода, земля и воздух.
Süperdi. Hava harikaydı, mangal yaktık, Sheila'nın ailesi geldi haftasonu için... Была отличная погода для барбекю, родители Шейлы подтянулись в конце недели....
Hava durumundaki son gelişmeleri sunman gerekmiyor mu senin, Brandi? А тебе разве не нужно заняться прогнозом погоды, Бренди?
Hava Kuvvetleri Kuzey Afrika'dan çekiliyor. Воздушные силы Северной Африки отступают!
Hava çizelgelerin, rüzgar akımı, dinamik enerji iletimi oldukça etkileyici. Твои таблицы о погоде, потоки ветра, перемещение динамической энергии...
Temel şekillerin dördü toprak, ateş, su ve hava ile ilişkiliydi. Четыре из них ассоциировались с землей, огнем, воздухом и водой.
Sadece huzur, güneş ve güzel hava. Лишь покой, солнце и свежий воздух.
Gerçek terörizm, sizi sessizce öldürdükten sonra, özel jetlerle size doğru ve özel hava alanlarına uçar. "Çöl Gülü" isimli eşinin şıklığını tartışmak için gazetelerinizin sayfalarını işgal eder ve basınınıza bunu konuşturur. Настоящий терроризм прилетает к вам на частных самолетах в частные аэропорты, безмолвно убивает нас, занимает страницы в ваших газетах и заставляет ваши СМИ обсуждать элегантность его жены - "Розы пустынь".
Tabii aslında bu kuş değil bir UHA'dır, ufak hava aracı. Вообще-то, это не птица, это ВММ, воздушная микро-машина.
Hava saldırısında ölen Ebu Hazem ve Umm Cabir'in oğlunun katillerinden intikam almaya karar verdik. Мы решили отомстить За убийство Абу-Хазема и Джабера, погибших во время воздушной атаки.
Hava çok açık olunca Avrupa kıyıları görülebiliyor. В ясную погоду отсюда можно видно Европу.
Aile, 10 Aralık 1942'de Liverpool Blitz'teki son Alman hava saldırısında yok edilen 102 Upper Stanhope Caddesi'ndeki bir dairede yaşıyordu. Семья проживала в квартире на Верхняя Стэнхоуп-стрит, 102, которая была разрушена в последний немецкий воздушный налёт на Ливерпуль 10 января 1942 года.
Tanrım, lanet olasıca burada hava yok! Боже, да тут вообще воздуха нет!
Sıcak, tuzlu hava çıplak teninizi gıdıklıyor. Тёплый солёный воздух щекочет вашу обнажённую кожу...
Onu da götürmeyi çok isterdim ama hava çok kötü. Я правда хотела взять его, но погода отвратительная.
Hava durumuna göre dün bir fırtına olabilirdi. Ama olmadı. Согласно прогнозу погоды вчера мог быть шторм. Однако его не было.
Bunun yanında, yan hava yastıkları var, ve bu da satmak istememin... Кроме того, есть боковые воздушные подушки безопасности, и поэтому я хочу...
Bu hava durumunda nasıl bu kadar mutlu oluyorsunuz anlamıyorum. Не понимаю, как вы можете радоваться такой погоде.
Diğer yılanlar gibi, bunlar da hava solur ama metreden daha derine dalabilir ve saatlerce aşağıda kalabilirler. Подобно остальным змеям, они дышат воздухом но способны погружаться на три километра и оставаться там часами.
Examples of word usage in different contexts are provided solely for linguistic purposes, i.e. to study word usage in a sentence in one language and how they can be translated into another. All samples are automatically collected from a variety of publicly available open sources using bilingual search technologies.
If you find a spelling, punctuation or any other error in the original or translation, use the "Report a problem" option or write to us.

In this section, you can see how words and expressions are used in different contexts using examples of translations made by professionals. The Contexts section will help you learn English, German, Spanish and other languages. Here you can find examples with phrasal verbs and idioms in texts that vary in style and theme. Examples can be sorted by translations and topics.

Learn foreign languages, see the translation of millions of words and expressions, and use them in your e-mail communication.