Beispiele für die Verwendung von "kadar uğraştığını" im Türkischen

<>
Biliyorum, ve aklını berrak tutmak için ne kadar uğraştığını da biliyorum. Я знаю, и знаю, как ты стараешься сохранить чистый разум.
Buralara gelmek için ne kadar uğraştığını iyi biliyorum. Я знаю, как ты работал ради этого.
Bukleleriyle, cımbızla ve losyonlarıyla ne kadar uğraştığını biliyorsun. Ты знаешь, какая она с бигудями и пинцетом...
Ancak aynı zamanda belki bir sonraki yazacağım şeyin de o kadar da iyi olmayacağı konusunda beni biraz korkutuyor. Но в то же время она немного пугает меня, вдруг следующая вещь, которую я напишу, не будет настолько хорошей.
Ben de bunu diyorum. Bu danışman kiminle uğraştığını bilmiyor. Эта повитуха не представляет, с кем имеет дело.
Bir İngiliz vatandaşı ve futbol taraftarı olarak, dünyanın her köşesinde kitlesel olan futbola nispeten Filipinler'de basketbolun bu kadar rağbet gördüğü konusunda her zaman şaşmışımdır. Как англичанин и фанат футбола, я всегда немного удивлялся, почему баскетбол настолько здесь популярен, в отличие от футбола, который широко распространён в остальной части мира.
Fitz! Senin kurdistanla ilgili acil bir durumla uğraştığını düşünüyordum. Я думала, что у тебя важное дело с Курдистаном.
Bazıları üniformalı insanlardan o kadar korkuyor ki bilmediği şeyleri bile itiraf ediyor. Другие настолько боятся людей в униформе, что они признаются в чем угодно.
Ya da neyle uğraştığını. Или что она делает.
Karayip dili, örneğin, sorgulamadan kabul ettiğimiz İrlanda ve İskoç dili kadar belirgin ve kolayca anlaşılabilir bir dildir. Я не пишу в блог на постоянной основе, однако мне было важно начать его, чтобы сделать писательство центральной частью моей жизни.
Kiminle uğraştığını biliyor musun? Hayır. Ты знаешь, с кем связался?
Katılımcılar $, 000'a kadar bursa başvurabileceklerdir. Заявители имеют право получить грант в сумме до долларов США.
Ne tür bir acı ile uğraştığını bil diye. Знать, с какой болью ты имеешь дело.
Dönem ne kadar zalim olsa da, her cephede hırçınlaşan İkinci Dünya Savaşı ve Nazi işgalindeki Ukrayna'da bile insanların normal bir hayat sürebildiğini gösteriyor. Несмотря на жестокие времена, люди пытались сделать всё, что было в их силах, чтобы вести нормальную жизнь даже в оккупированной нацистами Украине, когда Вторая мировая война бушевала на всех фронтах.
Peki sen kiminle uğraştığını biliyor musun? А ты знаешь с кем связалась?
Geniş çaptaki protestolar, yürüyüşün sonunda polis kuvveti ile çatışmalar başlayana kadar olaysız geçti. Массовый протест проходил мирно до конца марша, когда имели место столкновения с полицией.
Sen kiminle uğraştığını sanıyorsun? Ты с кем связываешься?
Bu kadar şekeri bir gecede ne nasıl toplayacağız? Как нам собрать столько конфет за один вечер?
Bir erkeğin ceketi genelde dizine kadar mı iner? Разве мужской пиджак не доходит обычно до колен?
O kadar da değil, otelden stada kadar yolu da doldurduk. Мало того мы зарядили весь его путь от отеля до стадиона.
Beispiele für den Wortgebrauch in verschiedenen Kontexten werden ausschließlich zu linguistischen Zwecken bereitgestellt, d. h. um den Wortgebrauch in einer Sprache und Varianten ihrer Übersetzung in eine andere zu untersuchen. Alle Beispiele werden automatisch aus offenen Quellen mit Hilfe einer zweisprachigen Suchtechnologie gesammelt. Wenn Sie einen Rechtschreib-, Zeichensetzungs- oder anderen Fehler im Original oder in der Übersetzung finden, nutzen Sie die Option „Problem melden“ oder schreiben Sie uns.

In diesem Abschnitt können Sie anhand professioneller Übersetzungen sehen, wie einzelne Wörter und Ausdrücke in verschiedenen Kontexten verwendet werden. Kontexte helfen Ihnen, Englisch, Deutsch, Französisch, Spanisch und andere Sprachen zu lernen. Hier finden Sie Beispiele mit Phrasal verbs im Englischen, idiomatischen Ausdrücken und mehrdeutigen Wörtern in einer Vielzahl von Stilen und Themen. Die Beispiele können nach Übersetzung und Themen sortiert werden, und anhand der gefundenen Beispiele kann eine Verfeinerungssuche durchgeführt werden.

Lernen Sie Fremdsprachen und prüfen Sie Verwendung von Wörtern an realen zweisprachigen Beispielen.