Sentence examples of "götürmek zorunda" in Turkish

<>
Onları getiren de ben oldum götürmek zorunda kalan da. Привёл их я, мне и уводить их пришлось.
Onu da yanımızda götürmek zorunda mıydık? Зачем нам тащить её с собой?
Hydra onu özel bir yere götürmek zorunda. ГИДРА должна отнести его в особенное место.
Onu doktora götürmek zorunda kaldım. Пришлось отвезти ее к врачу.
Onu hasteneye götürmek zorunda mısınız? Её нужно везти в больницу?
Onu götürmek zorunda mısınız? Вы должны его забрать?
O kadar iyi ki, polisler adamı kayda geçirmeden önce Acil Servise götürmek zorunda kalmış. Так сильно, что полицейским пришлось доставить его в неотложку перед тем, как арестовать.
Seni geri götürmek zorunda olmama neredeyse üzüleceğim ama dönüyorsun. Ты знаешь, мне придётся вернуть тебя. Ты возвращаешься.
Onu da götürmek zorunda kaldık çünkü ona herşeyi anlatmıştı. Ее мы тоже взяли, он ей все рассказал.
Kızımı bir partiye götürmek zorunda kaldım. Нужно было дочку отвезти на вечеринку.
Hydra onu özel bir mekana götürmek zorunda. ГИДРА должна отнести его в специальное место.
Sonra, ertesi gün daha kötüydüm ve beni acil servise götürmek zorunda kaldı. На следующий день мне стало еще хуже, и меня отвезли в больницу.
Sizi karakola götürmek zorunda kalırsam titiz olmam biraz zor olacaktır. Трудно быть деликатным, если придётся везти вас в участок.
Afgan büyümek bir parti olduğunda milyonlarca insana selam vermek zorunda kalmaktır. Когда ты должен сказать привет миллиону человек в начале вечеринки
Bizi daha güzel bir yere götürmek istiyorlar. Они хотят забрать нас в лучшее место.
Şehrin kenar mahallelerinden şehir merkezine giden banliyö çalışanları kapatılan yollar yüzünden gidecekleri yere ulaşmak için iki - üç kilometre yürümek zorunda kaldılar. Водители, совершающие поездки с окраин города до центра, из - за перекрытых дорог должны пешком пройти - километра, чтобы добраться до пункта назначения.
Aldığımız emir onu üsse geri götürmek, doktor. Нам приказано доставить её на базу, док.
Ülkeyi'de, önce Kenya'ya, sonra Almanya'ya, sonra nihayetinde sığınma hakkı kazandığı ABD'ye terk etmek zorunda kaldı, ancak daha sonra'de öldü. В году он был вынужден покинуть страну, отправившись сначала в Кению, затем в Германию и наконец добрался до США, где он получил политическое убежище и прожил до своей смерти в году.
Ben daha çocukken, Oberyn saraya götürmek için beni almaya gelmişti. Когда я была ребенком, Оберин решил взять меня ко двору.
Bazen polis tarafından durduruluyor, tutuklanmamak için onlara rüşvet vermek zorunda kalıyor. Он часто сталкивается с полицией, которой ему приходится давать взятки, чтобы избежать ареста.
Examples of word usage in different contexts are provided solely for linguistic purposes, i.e. to study word usage in a sentence in one language and how they can be translated into another. All samples are automatically collected from a variety of publicly available open sources using bilingual search technologies.
If you find a spelling, punctuation or any other error in the original or translation, use the "Report a problem" option or write to us.

In this section, you can see how words and expressions are used in different contexts using examples of translations made by professionals. The Contexts section will help you learn English, German, Spanish and other languages. Here you can find examples with phrasal verbs and idioms in texts that vary in style and theme. Examples can be sorted by translations and topics.

Learn foreign languages, see the translation of millions of words and expressions, and use them in your e-mail communication.