Sentence examples of "taşımak zorunda" in Turkish

<>
Beş dakika daha beklersek, beni domuz gibi sırtında taşımak zorunda kalacaksın. Еще пять минут здесь, и я бы поехал хоть на свинье.
Bu yükü taşımak zorunda kaldığın için üzgünüm. Прости, что тебе выпало это бремя.
Bütün yükü tek başına taşımak zorunda değilsin! Ты не должен один нести эту ношу!
Binbaşı Kira doğuma kadar bebeği taşımak zorunda. Майору Кире придется доносить ребенка до срока.
Onca parayı taşımak zorunda kalacaklardı. Им бы пришлось нести деньги.
Kayaklarımı, botlarımı, kayak sopalarımı taşımak zorunda kaldım. Мне пришлось тащить свои лыжи, ботинки и палки.
Afgan büyümek bir parti olduğunda milyonlarca insana selam vermek zorunda kalmaktır. Когда ты должен сказать привет миллиону человек в начале вечеринки
Mutlaka sizin kutuları taşımak ya da ağır ekipmanlar için bir işiniz vardır, sanırım? У вас наверное найдется работа, например, переносить коробки или передвигать тяжелое оборудование?
Şehrin kenar mahallelerinden şehir merkezine giden banliyö çalışanları kapatılan yollar yüzünden gidecekleri yere ulaşmak için iki - üç kilometre yürümek zorunda kaldılar. Водители, совершающие поездки с окраин города до центра, из - за перекрытых дорог должны пешком пройти - километра, чтобы добраться до пункта назначения.
Vukana ne zaman varırız, Sığınağa gitmeden önce parçaları güvenli bir yere taşımak istiyorum. Когда мы достигнем Вулкана, я возьму эти части на хранение до посещения святилища.
Ülkeyi'de, önce Kenya'ya, sonra Almanya'ya, sonra nihayetinde sığınma hakkı kazandığı ABD'ye terk etmek zorunda kaldı, ancak daha sonra'de öldü. В году он был вынужден покинуть страну, отправившись сначала в Кению, затем в Германию и наконец добрался до США, где он получил политическое убежище и прожил до своей смерти в году.
Bu adamların çaldığı hapların miktarına bakarsak muhtemelen onları taşımak için yardım alıyorlar. Судя по тому количеству таблеток, им кто-то должен помогать в перевозке.
Bazen polis tarafından durduruluyor, tutuklanmamak için onlara rüşvet vermek zorunda kalıyor. Он часто сталкивается с полицией, которой ему приходится давать взятки, чтобы избежать ареста.
Kutsal şehirde silah taşımak da yasaktır. В священном городе запрещено носить оружие.
Bedenin göçmen bürosundan taşındığı Moskova'daki Botkin morguna neredeyse $ ödemek zorunda kaldıklarını öne sürdüler. Они заявили, что должны были заплатить почти долларов США за услуги морга Боткинской больницы в Москве, куда было перевезено тело из миграционного центра.
Kusura bakmayın ama birisinin kişisel eşyalarını yeni evine taşımak için, çalışma saatimizi mi kısacağız? Извините, но в рабочее время мы переносим чьи-то личные вещи в их новую квартиру.
ve bana birşey ödemek zorunda değilsin. И вам не нужно платить мне.
Kılıç taşımak ve hatta İskoçça konuşmak bile yasaklandı. Они запретили носить мечи и даже гэльский язык.
Ama ekonomi sınıfında artık hiç uçmak zorunda kalmayacağım. Но мне больше никогда не придется летать эконом-классом.
Süs balığı gibi açıkta taşımak mı zorundasın? Обязательно таскать их как рыбку в пакете?
Examples of word usage in different contexts are provided solely for linguistic purposes, i.e. to study word usage in a sentence in one language and how they can be translated into another. All samples are automatically collected from a variety of publicly available open sources using bilingual search technologies.
If you find a spelling, punctuation or any other error in the original or translation, use the "Report a problem" option or write to us.

In this section, you can see how words and expressions are used in different contexts using examples of translations made by professionals. The Contexts section will help you learn English, German, Spanish and other languages. Here you can find examples with phrasal verbs and idioms in texts that vary in style and theme. Examples can be sorted by translations and topics.

Learn foreign languages, see the translation of millions of words and expressions, and use them in your e-mail communication.