Sentence examples of "verdiği" in Turkish

<>
Ve bu da Zahary'nin masumluğunu kanıtlamak için size verdiği şey. А вот этот Захари дал вам, подтверждая свою невиновность.
Reginald'ın Vanessa'ya verdiği aynı bir kiloluk kokain onun evinde bulundu. У него обнаружили кокаин идентичный тому который Реджинальд дал Ванессе.
2013 yılında Esme adını verdiği ikinci çocuğu doğdu. В сентябре 2013 у актёра родилась дочь, которую назвали Эсме.
Bu Sue Luna'nın kız kardeşinin bana verdiği parça. Этот браслет дала мне сестра Сью, Луна.
Dünyanın çiftçiye verdiği şeyi, şehir sakini alıyor, satıyor ve takas ediyor. То, что Земля даёт крестьянину, горожанин покупает, продаёт или обменивает.
Mayıs'ta Hâkim Fox, Brendan'ın dedektiflere verdiği ifadelerin kanıt olarak kabul edilip edilmeyeceğine karar verecek. мая судья Фокс решит оставить ли показания Брендона, данные следователям, в качестве доказательства.
Belki bovling benim isteğim değildi, ama doktorun da onay verdiği egzersizlerden geriye bir tek bu kalmıştı. Ладно, возможно боулинг и не мое призвание но это единственное из одобренных доктором упражнений которое осталось.
Bu iş için Margaux'nun para verdiği kaltağın icabına bakacağım. Я собираюсь позаботиться о сучке, которой платит Марго.
Oren Mallory'nin bize verdiği hasta kayıtlarından hastaların listesini çıkarıyordum. Я проверила список пациентов, который дал Орен Мэллори.
Bakan kendi ihtiraslarınızın peşinde ruh hastası bir şekilde yaptığınız takibin verdiği tahribattan hiç de hoşnut değil. Вы будете арестованы все те разрушения, причиной которых стало ваше психопатическое желание удовлетворить свои амбиции.
Bay T'nin bana doğum günümde verdiği bir şey. Его подарил мне мистер Тодд на день рождения.
Babamızın, Lincoln Center için verdiği tüm para ne olacak? Что насчет тех денег, которые отец отдал Центру Линкольна?
ancak Haziran 2010'da, Coldplay, "Glee "'de müziklerinin kullanılması için verdiği kararı geri aldı. Однако в июне 2010 года Coldplay пересмотрели своё решение и дали "Хору" права на использование своего каталога.
Biliyor musun, bu babamın bana verdiği son şey. Эта кукла - последнее, что дал мне отец.
Katılıyorum. Ama önce Mac'in verdiği şu haçı çıkarmam lazım. Но сначала я сниму крестик, который выдал Мак.
Yakın bir zaman önce babamın bana verdiği bir kutunun içinde buldum kamerayı. И я нашел её в коробке, которую отец недавно вернул мне.
Merak ediyorum da acaba Rachel'ın sana verdiği görevi tekrar hazırladın mı? Ты переделала задание, которое дала тебе Рейчел? Ещё нет.
Raja'nın, ailemin hayatını risk etmen için sana verdiği, 000 dolar neydi peki? Не тебе ли Раджа дал тысяч баксов, ради которых ты рисковал моей семьёй?
Meclis, verdiği çabuk bir karar sonucu ordu ile Autobotlar arasındaki tüm müşterek harekatları ve müttefikliği sonlandırdığını açıkladı. Конгресс срочно принял акт, который положил конец всем совместным операциям военных и автоботов. Тем самым разорвав альянс.
Adli tıp uzmanlarının verdiği ifade saldırgan kurbanı dikkate değer bir güçle fırlattı bu güç saldırganın sağ koluyla yapıldı. По свидетельству суд-мед экспертов, нападавший бросил жертву с большой силой, которую видно по правой руке нападавшего.
Examples of word usage in different contexts are provided solely for linguistic purposes, i.e. to study word usage in a sentence in one language and how they can be translated into another. All samples are automatically collected from a variety of publicly available open sources using bilingual search technologies.
If you find a spelling, punctuation or any other error in the original or translation, use the "Report a problem" option or write to us.

In this section, you can see how words and expressions are used in different contexts using examples of translations made by professionals. The Contexts section will help you learn English, German, Spanish and other languages. Here you can find examples with phrasal verbs and idioms in texts that vary in style and theme. Examples can be sorted by translations and topics.

Learn foreign languages, see the translation of millions of words and expressions, and use them in your e-mail communication.