Sentence examples of "zengin insanların" in Turkish

<>
Hodgins zengin insanların dilinde mi konuşuyor? Ходжинс говорит на языке богатых людей?
Zengin insanların öldürülmesine kıl oluyorum. Ненавижу, когда убивают богатых.
Zengin insanların bedenlerini çalıyorlar. Они крадут тела богачей.
Zengin insanların büyük bahçeli evleri var. У богатых дома с большими садами.
Zengin insanların şişman kedileri vardır. У богатых людей толстые кошки.
Çocuklar atalarının ayak izlerini takip edip zengin kültürlerini koruyacaklar mı - gelecek karar verecek. Пойдут ли молодые по следам своих предков и сохранят ли богатую культуру, решит будущее.
Bazıları ise insanların birbirlerine ve hatta hayvanlara bile nasıl yardımcı oldukları yönüyle olumlulukları vurguladı: Некоторые отметили и положительные аспекты, что люди помогают друг другу, и даже животным.
Kamboçya'nın sömürge dönemi tarihinin yanı sıra zengin kültürü ile ilgilenenler için bu koleksiyon önemli bir kaynak olmakta. Это очень ценные ресурсы для тех, кто хотел бы узнать больше не только о колониальном прошлом Камбоджи, но и о богатой культуре королевства.
Acımasızca öldürülen her sivil için gözyaşı döküyorum, halkımın yok olan evleri için gözyaşı döküyorum; tüm varlıklarımıza ve hayatlarımıza yıkım getiren bu insanların İslam'ın özünü kaybetmiş olmalarından dolayı gözyaşı döküyorum. Я лью слёзы о безжалостно убитых мирных жителях, я оплакиваю утраченные дома своих граждан и я горюю о потере истиной сущности ислама людьми, принёсшими в наши жизни и в наши дома все эти разрушения.
Bruce Wayne, Gotham'ın en zengin insanı. Брюс Уэйн - богатейший человек в Готэме.
Öyle olsaydı, kesinlikle İnsan Hakları Evrensel Bildirisi altında daha az değerli ülkelerden gelen insanların farkında olmayı başaramazdım. Если бы так все и происходило, я бы не заметила прибывших из стран, в которых Всеобщей декларации прав человека не придают значения.
Sizin gibi zengin değildim, tamam mı? Я не была такой богатой как вы.
Dönem ne kadar zalim olsa da, her cephede hırçınlaşan İkinci Dünya Savaşı ve Nazi işgalindeki Ukrayna'da bile insanların normal bir hayat sürebildiğini gösteriyor. Несмотря на жестокие времена, люди пытались сделать всё, что было в их силах, чтобы вести нормальную жизнь даже в оккупированной нацистами Украине, когда Вторая мировая война бушевала на всех фронтах.
Beni sen mi zengin ettin? Что ты сделал меня богатой?
Bu dünya ter, emek ve önemsiz insanların fedakarlığı ile kurulmuştur. Этот мир был построен потом, кровью и целеустремленностью обычных людей.
Bazı aileler müzik yapar, bazıları da zengin olur. Некоторые семьи занимаются музыкой, у других есть деньги...
Ve Lemon da yalnızca mekanı ve içindeki insanların kalitesini yükseltmeye çalışıyor. А Лемон просто пытается облагородить это место и людей в нем.
Bankacılar, patronlar ve danışmanlar zengin olur. Банкиры, владельцы и руководители становятся богаче!
Leo, Willa, insanların sınırlarını zorlamakta epey iyidir. Лео, Уилле хорошо удается выводить людей из себя.
Her bakımdan şu anda Norveç'in en büyük ve en zengin ticaret merkezi. По всем статьям, это самый большой и богатый торговый город Норвегии.
Examples of word usage in different contexts are provided solely for linguistic purposes, i.e. to study word usage in a sentence in one language and how they can be translated into another. All samples are automatically collected from a variety of publicly available open sources using bilingual search technologies.
If you find a spelling, punctuation or any other error in the original or translation, use the "Report a problem" option or write to us.

In this section, you can see how words and expressions are used in different contexts using examples of translations made by professionals. The Contexts section will help you learn English, German, Spanish and other languages. Here you can find examples with phrasal verbs and idioms in texts that vary in style and theme. Examples can be sorted by translations and topics.

Learn foreign languages, see the translation of millions of words and expressions, and use them in your e-mail communication.