Beispiele für die Verwendung von "dayanarak" im Türkischen

<>
Peki, metalik özelliklerine ve toplam ağırlığına dayanarak, bilimsel ve tahmini bir model oluşturabilirim. Ну, я могу выдвинуть обоснованное предположение, основываясь на свойствах металла и общем весе.
Temin ettiğiniz tıbbi kayıtlara dayanarak bir donör ayarladım bile. Я уже нашел донора опираясь на ваши медицинские записи.
Hukuk okumuş olmanın bana verdiği yetkilere dayanarak sizi Kont ve Kontes ilan ediyorum. Властью данной мне в юридической школе, я объявляю вас Графом и Графиней.
En basit cevabı şimdiye dek bildiğimiz kadarıyla binlerce klinik deneye dayanarak... Ответ прост, насколько мы знаем, исходя из тысяч случаев:
O sağır çocukların söylediklerine dayanarak, o insanı nasıl tutuklayabiliriz? Как мы можем арестовать человека на основании показаний глухих детей?
Neye dayanarak ilişki tavsiyesi veriyorsun ki sen? На какой основе ты даёшь советы парам?
Bu konuşmaya dayanarak, akıllıca bir hamle diyorum. Учитывая этот разговор, это был разумный шаг.
Amatör ornitolog Gregory Mathews, 1916 yılında dişilerin daha koyu tüylerine dayanarak güney ormanlarında bulunan kuşları "warreni" ırkı olarak tanımlamıştır. В 1916 году орнитолог-любитель Грегори Мэтьюс на основе тёмного оперения самки из южных эвкалиптовых лесов поместил птицу в качестве подвида.
Thacker, Birleşik Devletlere döndükten sonra, PARC'daki "geçici Dynabook" konusundaki deneyimine dayanarak Microsoft Tablet PC için donanım ve daha sonra DEC SRC'de kalem tabanlı bir el bilgisayar olan Lectrice'i tasarladı. После возвращения в США Текер разрабатывал аппаратное обеспечение для планшетного компьютера Microsoft Tablet PC, основываясь на своём опыте работы над Dynabook в Xerox PARC.
Suçlanan kişinin ve çocuğunun annesini sözlerine dayanarak bir polis soruşturmasının doğruluğunu ciddi ciddi sorgulamamı mı istiyorsunuz? Ты просишь меня подвергнуть сомнению добросовестность полицейского расследования основываясь на словах обвиняемого и матери его ребенка?
Bu kurallara dayanarak, ama şimdilerde yürürlükten kaldırılmış esîr teorisinin çerçevesinde, 1900 yılında Poincaré saat senkronizasyonunu tanımlamak için aşağıdaki kuralı önerdi: Основываясь на этих соглашениях, но в рамках ныне вытесненной теории эфира, Пуанкаре в 1900 году предложил следующее соглашение для определения синхронизации часов:
Beispiele für den Wortgebrauch in verschiedenen Kontexten werden ausschließlich zu linguistischen Zwecken bereitgestellt, d. h. um den Wortgebrauch in einer Sprache und Varianten ihrer Übersetzung in eine andere zu untersuchen. Alle Beispiele werden automatisch aus offenen Quellen mit Hilfe einer zweisprachigen Suchtechnologie gesammelt. Wenn Sie einen Rechtschreib-, Zeichensetzungs- oder anderen Fehler im Original oder in der Übersetzung finden, nutzen Sie die Option „Problem melden“ oder schreiben Sie uns.

In diesem Abschnitt können Sie anhand professioneller Übersetzungen sehen, wie einzelne Wörter und Ausdrücke in verschiedenen Kontexten verwendet werden. Kontexte helfen Ihnen, Englisch, Deutsch, Französisch, Spanisch und andere Sprachen zu lernen. Hier finden Sie Beispiele mit Phrasal verbs im Englischen, idiomatischen Ausdrücken und mehrdeutigen Wörtern in einer Vielzahl von Stilen und Themen. Die Beispiele können nach Übersetzung und Themen sortiert werden, und anhand der gefundenen Beispiele kann eine Verfeinerungssuche durchgeführt werden.

Lernen Sie Fremdsprachen und prüfen Sie Verwendung von Wörtern an realen zweisprachigen Beispielen.