Sentence examples of "hakkı" in Turkish

<>
Ricardo, basın kartına sahip olman sana olay yerine müdahale hakkı vermez. Рикардо, удостоверение журналиста не дает вам право копаться на месте преступления.
Ve bir çalışanın yönetimin kararlarını sorgulama hakkı yoktur. А у работников нет права оспаривать решения менеджмента.
Halkın da gerçekleri bilmeye hakkı var. А публика имеет право знать факты.
Çok üzüleceğim! Fakat, toplum olarak, hepimiz hemfikiriz ki insanların Ulusal Marşı protesto etme hakkı var. я бы рад рассердиться на них, однако каждый имеет право на протест во время исполнения государственного гимна.
Burada, onlara filmin içeriğini kullanma hakkı vereceğimiz yazıyor. Здесь сказано, они имеют право использовать контент фильма.
Benim hesabımdan kendine çek yazma hakkı da var. Он может сам выписывать чеки с моего счета.
Haziran 2014'te, KAT Malezya'da Malezya İletişim ve Multimedya Komisyonu tarafından telif hakkı kanununu ihlal ettiği gerekçesiyle yasaklandı. В июне 2014 года KAT был заблокирован правительством Малайзии в соответствии с разделом 263 (2) за нарушение закона об авторском праве 1987 года.
İnsanlar özgürdür. Başkalarına da özgürlük hakkı tanıdıkları sürece özgürdür. Его свобода ограничена лишь правом других людей на свободу.
Nokia, HMD'ye hiç yatırım yapmamakla birlikte, telif hakkı ödemeleri karşılığında zorunlu şartları belirleyen patentler ve teknolojiler sağlayan bir ortak olarak kalmaya devam etmektedir. Сама Nokia напрямую не инвестировала в HMD, но имеет представителя в совете директоров, установила обязательные требования, и получает роялти за патенты.
Evet ama anlaşmada bir de veto kullanma hakkı vardı. Да, но уговор также включает и право вето.
Bir sarhoşla evlenmiş olman buraya gelipte, ne yaptığım veya nerede olduğumla ilgili sana beni sıkıştırma hakkı vermiyor. То, что твой бывший - алкоголик, не дает тебе права заявляться сюда и устраивать мне допросы.
Amerika, dünyaya polislik yapma hakkı olduğunu sanıyor. Америка считает, что имеет право заправлять миром.
Anayasa'da bir adamın mutlu olmaya hakkı olduğu yazmıyor mu yahu? В конституции же написано: человек имеет право на счастье?
Amerikan halkının bütün gerçeği bilme hakkı var, Danvers. Американские читатели имеют право узнать всю правду, Дэнверс.
Halkın, durumun tamamen hükümetin kontrolü altında olduğunu bilmeye hakkı vardır. Общество может быть уверено, что правительство держит ситуацию под контролем.
Bazı sporcular ve yetkililer, burada olmaya hakkı olup olmadığını sorguluyorlar. Часть спортсменов и официальных лиц сомневается в его праве быть здесь.
İki kere. Onlara oy hakkı vermemenin bir yolu bu. Теперь это единственный способ забрать у них право голоса.
Müvekkilimizin istediği sadece biraz telif hakkı ihlali mi? Наш клиент хотел чуть-чуть нарушить собственные авторские права?
Çünkü bir insanın ne yaptığını bilmeye hakkı vardır. Человек имеет право знать, что он делает.
Bu açık bir turnuva, herkesin katılmaya hakkı var. Это открытые соревнования, каждый имеет право на участие.
Examples of word usage in different contexts are provided solely for linguistic purposes, i.e. to study word usage in a sentence in one language and how they can be translated into another. All samples are automatically collected from a variety of publicly available open sources using bilingual search technologies.
If you find a spelling, punctuation or any other error in the original or translation, use the "Report a problem" option or write to us.

In this section, you can see how words and expressions are used in different contexts using examples of translations made by professionals. The Contexts section will help you learn English, German, Spanish and other languages. Here you can find examples with phrasal verbs and idioms in texts that vary in style and theme. Examples can be sorted by translations and topics.

Learn foreign languages, see the translation of millions of words and expressions, and use them in your e-mail communication.