Exemples d'utilisation de "sevdiği" en turc

<>
Peder Jensen'nın en sevdiği tatil neydi? Какой был любимый праздник отца Дженсена?
Jenny, köpeğin kabı nerde hani şu çok sevdiği? Дженни, где миска, которую он так любит?
Ben de annenizin çok sevdiği robot taklidini yapıyordum. Я просто изображал для мамы её любимого робота.
Bu da tam anneciğinin sevdiği şey, hayatım. И именно это нравится твоей мамочке, дорогая.
En sevdiği ağabeyi Stephen değil miydi? Разве не Стивен её любимый брат?
Annem de sonunda, hepimizin tanıyıp sevdiği babamın gerçek yüzünü görmüş. Мама наконец-то увидела отца, которого мы все знаем и любим.
Tanrı dünyayı bu kadar sevdiği için babası olduğu tek oğlunu... Бог так любил мир, который он подарил единственному сыну...
Sevdiği tek adamı bir kenara fırlatıp atan bencil sürtüğün tekiyim ben. Я эгоистичная шлюха, которая прогнала единственного мужчину, которого любила.
Ben hala Andy'nin en sevdiği oyuncağım. Я все еще любимая игрушка Энди.
Paige, Alice'in en sevdiği dondurma olduğunu söylemişti. Пейдж говорила, что это любимое мороженое Элис?
Ben de tam Karen'in en sevdiği atıştırmaları yapmıştım. Я как раз заканчиваю готовить любимую закуску Карен.
Bakın, babanız bazen aklında olmayan şeyleri söyler. En çok sevdiği felan yok. Hepinizi eşit derecede seviyor. Слушайте, папа сказал это необдуманно, у него нет любимчиков, он любит вас всех одинаково.
İki yıl sonra, Kendimi haykırıyor gibi hissettim ne zaman onun sevdiği şarkıları dinlesem. Два года назад, мне хотелось кричать, когда я слышал ее любимые песни.
Amie aşkıyla, sevdiği insanla, ortağıyla, dostuyla ve ayıyla beraber orada kaldı. Эми осталась с любимым, с партнером, с товарищем, и с медведем.
Günümüzün Sodom and Gomora'sı idi, Carlos en sevdiği üç şey ile birlikte: Остров стал современными Содомом и Гоморрой, с тремя его самыми любимыми вещами:
Kocasını ne kadar sevdiği, onu onyedi kez bıçaklamasından belli oluyor. Она проткнула его разделочным ножом раз, потому что любила его.
David'in sevdiği bir öğrencisi olduğu için de 1816 yılında Paris'ten Brüksel'e gitmeden önce sanatçı için düzenlenen son yemeğin davetlilerinden biriydi. Будучи одним из его любимых учеников, был приглашен на последний обед Давида во Францию перед поездкой в Брюссель в 1816 году.
Hope'un en sevdiği renk pembe değil. Розовый - не любимый цвет Хоуп.
Ve benim oğlumun hangi rengi sevdiği konusunda hiçbir fikrim yok. Но я не представляю, какой цвет любит мой сын.
İyi çalış çünkü Hoover en sevdiği evladından büyük işler bekliyor. Постарайся, ведь Гувер многое ждет от своего любимого сына.
Les exemples sont fournis uniquement à des fins linguistiques, c'est-à-dire pour étudier l'utilisation de mots dans une langue et leurs traductions dans une autre. Ils sont extraits automatiquement des sources ouvertes en utilisant des algorithmes de recherche de données bilingues. Si vous trouvez une erreur d'orthographe, de ponctuation ou autre soit dans l'original ou dans la traduction, utilisez l'option "Signaler un problème" ou écrivez-nous.

Dans cette section, vous pouvez voir comment les mots et les expressions sont utilisés dans différents contextes à l'aide d'exemples de traductions faites par des professionnels. La section Contextes vous aidera à apprendre l'anglais, l'allemand, l'espagnol et d'autres langues. Vous trouverez ici des exemples de verbes à particule et d'expressions idiomatiques dans des textes dont le style et le thème varient. Les exemples peuvent être triés par traductions et domaines thématiques.

Apprenez des langues étrangères, découvrez les traductions de millions de mots et d'expressions avec des exemples réels de leur utilisation grâce à notre technologie de recherche bilingue !