Beispiele für die Verwendung von "izin vereceğini" im Türkischen

<>
Joseph'in buraya üçüncü kez girmeniz için izin vereceğini sanıyor musunuz? Думаете, Джозеф позволит вам вернуться сюда в третий раз?
Gerçekten, Tate'nin bu isteğine izin vereceğini mi düşünüyorsun? И ты думаешь, что Тэйт удовлетворит эту просьбу?
Eğer kırabilirsek Albay Young'ın koltuğu kullanmamıza izin vereceğini biliyorum. Если получится, полковник Янг наверняка разрешит воспользоваться Креслом.
Onların Sığınağı kapatacağını ve çıkıp gitmenize izin vereceğini mi sanıyorsun? Думаешь, они просто закроют Округ и позволят вам уйти?
Dayının gerçekten burada kalmama izin vereceğini mi düşünüyorsun? Считаешь, твой дядя позволит мне тут остаться?
Ölmesine izin vereceğini mi? Могла дать ему умереть?
Leydi Stiles bu seferlik izin vereceğini söyledi. Леди Стайлз позволила, в виде исключения.
Bir başka konu ise internete yüklenen içerikler ile ilgili topluluk haklarıydı, aktivistlerin yaşlılardan veya başkanlardan izin alması veya almaması gerektiği, hangi koşullarda olacağı ve açık lisansların konuya nasıl dahil olabileceği idi. В центре другой дискуссии оказались права местных общин на размещаемый в интернете контент: должны ли интернет - активисты спрашивать разрешения у старейшин и лидеров общин, и если должны, то в каких именно случаях, и какую роль в урегулировании подобных вопросов смогло бы сыграть использование свободных лицензий.
Kendall'a benim için de bir ders vereceğini sandım. Я решил, что он преподаст ему урок.
Laneti kırmam için yapmam gereken büyüyü gerçekleştirmeme ruhlar izin vermeyecektir. Духи не позволят мне колдовать, я должна снять проклятие.
Onlara hak vereceğini söylüyorlar. Сказали что ты поймешь.
Boş kargo ambarlarından birini botanik bahçesine çevirmek için izin istiyorum. Я бы хотел попросить разрешение переделать пустой склад в оранжерею.
Bunun umut vereceğini söyledi. А чтобы дать надежду.
Sen de herşeyin onunla ölmesine izin mi verdin? Ты позволишь всему этому умереть вместе с ней?
Sen de sana vereceğini mi düşünüyorsun? По-твоему, он тебе её даст?
Dışarı çıkmama izin ver. Отпусти меня. Не могу.
Pislik oğlun, onun gelip bana zarar vereceğini söyleyerek tehditler savurdu. Ваш выродок угрожал, что он зайдёт и сделает мне больно.
Kaçmasına izin verme, polis kız. Не дай ей уйти, офицер.
Stajına biraz ara vereceğini söyledi. - Nedenini biliyor musunuz? Она сказала, что собирается прервать на некоторое время стажировку.
Götverenin paçayı kurtarmasına izin mi vereceksin? Собираешься позволить этому засранцу снова вывернуться?
Beispiele für den Wortgebrauch in verschiedenen Kontexten werden ausschließlich zu linguistischen Zwecken bereitgestellt, d. h. um den Wortgebrauch in einer Sprache und Varianten ihrer Übersetzung in eine andere zu untersuchen. Alle Beispiele werden automatisch aus offenen Quellen mit Hilfe einer zweisprachigen Suchtechnologie gesammelt. Wenn Sie einen Rechtschreib-, Zeichensetzungs- oder anderen Fehler im Original oder in der Übersetzung finden, nutzen Sie die Option „Problem melden“ oder schreiben Sie uns.

In diesem Abschnitt können Sie anhand professioneller Übersetzungen sehen, wie einzelne Wörter und Ausdrücke in verschiedenen Kontexten verwendet werden. Kontexte helfen Ihnen, Englisch, Deutsch, Französisch, Spanisch und andere Sprachen zu lernen. Hier finden Sie Beispiele mit Phrasal verbs im Englischen, idiomatischen Ausdrücken und mehrdeutigen Wörtern in einer Vielzahl von Stilen und Themen. Die Beispiele können nach Übersetzung und Themen sortiert werden, und anhand der gefundenen Beispiele kann eine Verfeinerungssuche durchgeführt werden.

Lernen Sie Fremdsprachen und prüfen Sie Verwendung von Wörtern an realen zweisprachigen Beispielen.