Beispiele für die Verwendung von "açık bırakmıştı" im Türkischen

<>
O gece annem ağacın ışıklarını açık bırakmıştı. Мама всегда оставляла их включенными на ночь.
Leroy uyuyakalmıştı, ve kapıyı da açık bırakmıştı. Лерой заснул, а ворота он оставил открытыми.
Internet'i özgür ve açık tutmak için toplumlara, üreticilere ve devletlere bu prensipleri tanımaları için çağrı yapıyoruz. Для поддержания интернет- пространства свободным и открытым, мы обращаемся к местным сообществам, производствам и странам с просьбой о признании этих принципов.
Selam, Sheila bana anahtar bırakmıştı. Привет, Шейла оставила мне ключи.
Makedonyalı genç video sanatçıları bir dizi kısa videolar ile konuşma özgürlüğü konusunu ele aldılar, açık yarışma ile üretilen görüntüler Skopje Fransız Film Festivali'nde yayınlandı. Молодые художники видеографики из Македонии решили проблему свободы слова при помощи серии коротких видеороликов, созданных в рамках открытого конкурса и снятых во время Фестиваля французского кино в Скопье.
O seni bırakmıştı abi. Он же тебя оставил.
Mayıs ortasında internet temelli araçlar ile yerli dillerini canlandırmak üzerine çalışan ilgili kişileri bir araya getirmek için açık katılım çağrısı yayınladık. В середине мая в поисках заинтересованных людей, которые уже включены в работу по возрождению своих родных языков путём их использования в Интернете, мы объявили об отборе участников предстоящего слёта.
Gizli Servis'e ait olan güvenli bir hattı aradım. Ajan Hassler bana bir mesaj bırakmıştı. Я вышла на секретную линию нашей Службы, и агент Хесслер оставил мне сообщение.
Internet'i herkesin özgürce bağlanabildiği, iletişim kurabildiği, yazabildiği, okuyabildiği, izleyebildiği, konuşabildiği, öğrenebildiği, yaratabildiği ve yenilikler icat edebildiği açık bir ağ olarak muhafaza edin. Поддержка Интернета как открытой сети, в которой всякий обладает свободой объединяться, общаться, писать, читать, смотреть, говорить, слушать, изучать, создавать и производить что - то новое.
Her neyse, işe gelmeyi bırakmıştı... Он просто перестал ходить на работу.
Özgür ve açık Internet'i savunuyoruz. Мы выступаем за свободный и открытый Интернет.
Danny kaçmış ve ilaçlarını geride bırakmıştı. Дэнни убежал и оставил свои лекарства.
Plan karşıtları ayrıca eğitim sistemi hissedarlarıyla daha geniş çapta ve daha çok halka açık istişare yapılmadığı için devlet memurlarını suçladılar ki "yeniden yapılandırma" denilen köklü değişiklikler gerekirdi. Противники плана также раскритиковали чиновников за неспособность провести более широкие и открытые консультации с заинтересованными сторонами самой системы образования, учитывая радикальные перемены, которые потребовала бы "реорганизация".
Kasım ayına kadar Carl'ı Ekim Festivali'nde bırakmıştı. Она оставила Карла на Октоберфесте до ноября.
İnanıyoruz ki bu prensipler daha yaratıcı, üretken ve açık toplumlar yaratmaya yardımcı olacaktır. Мы полагаем, что они помогут привнести больше креативности, создать больше инноваций и больше открытых обществ.
Eski kız arkadaşım birkaç ay önce burada bırakmıştı, benim de atmaya fırsatım olmadı. Бывшая подружка оставила его пару месяцев назад, а я просто не удосужился выбросить.
Ücretsiz ve halka açık olan etkinlik çalıştay katılımcılarının toplum ile etkileşimde bulunarak konu üzerinde farkındalık oluşturmaları için bir olanak sundu. Этот круглый стол, открытый для всех желающих, стал для участников прекрасной возможностью вступить в непосредственное общение с широкой публикой для того, чтобы повысить информированность людей в этом вопросе.
Uçağı yardımcı pilotun kontrolüne bırakmıştı. Он оставил там второго пилота.
Bakan, ayrıca sağlık personelinin uygulamalar hakkında konuşabileceğini ve hastane çalışanlarına ve yetkililerine geri bildirim toplamak için bir mekanizma anlamına gelen "açık kapı politikası" na sahip olduğunu vurguladı. Министр также подчеркнул, что ведет "политику открытых дверей", что означает, что сотрудники медицинских учреждений могут свободно говорить о своей работе и существует механизм для получения обратной связи от работников и руководства больниц.
Hayır, kutuya nakit bırakmıştı. Нет, он оставил наличные.
Beispiele für den Wortgebrauch in verschiedenen Kontexten werden ausschließlich zu linguistischen Zwecken bereitgestellt, d. h. um den Wortgebrauch in einer Sprache und Varianten ihrer Übersetzung in eine andere zu untersuchen. Alle Beispiele werden automatisch aus offenen Quellen mit Hilfe einer zweisprachigen Suchtechnologie gesammelt. Wenn Sie einen Rechtschreib-, Zeichensetzungs- oder anderen Fehler im Original oder in der Übersetzung finden, nutzen Sie die Option „Problem melden“ oder schreiben Sie uns.

In diesem Abschnitt können Sie anhand professioneller Übersetzungen sehen, wie einzelne Wörter und Ausdrücke in verschiedenen Kontexten verwendet werden. Kontexte helfen Ihnen, Englisch, Deutsch, Französisch, Spanisch und andere Sprachen zu lernen. Hier finden Sie Beispiele mit Phrasal verbs im Englischen, idiomatischen Ausdrücken und mehrdeutigen Wörtern in einer Vielzahl von Stilen und Themen. Die Beispiele können nach Übersetzung und Themen sortiert werden, und anhand der gefundenen Beispiele kann eine Verfeinerungssuche durchgeführt werden.

Lernen Sie Fremdsprachen und prüfen Sie Verwendung von Wörtern an realen zweisprachigen Beispielen.